Kahramanmaraş merkezli iki büyük zelzele, ülkemizde eşine rastlanmamış bir yıkıma neden oldu. Binlerce insanımız yıkıntı yığını haline gelen şehirlerde hayatını kaybetti. Bu büyük felaket, bir deprem ülkesi olduğumuz biçimde, depreme ne denli hazırlıksız olduğumuzu da gözler önüne serdi. Depremlerden etkilenen 10 ilimizde pek oldukça bölgeye zamanında müdahale edilemedi, yardım ulaştırılamadı. Öte taraftan zelzele bölgesinde ulaşım ve haberleşme sağlanamadı, yağma ve güvenlik sorunları yaşandı. Deprem, tüm Türkiye’de yalnızca acı bir yıkıma değil, şiddetli bir kaos ortamının da yaşanmasına neden oldu Bu doğrultuda yaşanan sorunların ne sebeple ortaya çıktığı, depremden sonra hangi ülkelerin Türkiye’ye yardım gönderdiği, bir adamın ne kadar zaman enkaz altında dayanabileceği, dünyada en fazla kaç büyüklüğünde bir zelzele meydana gelebileceği gibi farklı alanlarda pek fazlaca soru ortaya çıktı. İşte deprem felaketinin peşinden yanıtı en oldukça dört gözle beklenen 7 sual…
1. Müdahale etmekte niçin geç kalındı?

Kahramanmaraş’ta olup biten iki büyük depremin ardından özellikle ilk üç gün, deprem bölgelerine müdahale etmekte geç kalındı. Sırf bu yüzden yıkıntı altında kurtarılmayı bekleyen oldukca sayıda insanımız yaşamını yitirdi. Peki, zelzele bölgesine neden zamanında müdahale edilemedi?
Bu zor sorunun yanıtı, geçtiğimiz günlerde en yetkili ağızdan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından cevaplandı. Erdoğan deprem sebebiyle büyük yıkımın yaşandığı şehirlerimizden olan Adıyaman’da yaptığı açıklamada “Müdahaleleri arzu ettiğimiz hıza ulaştıramadığımız bir gerçektir.” ifadelerini kullandı. Erdoğan konu hakkında açıklamasını, “Depremin felaket etkisi 500 kilometrelik bir alana yayıldığı için işimiz maalesef çok zor oldu. Bölgenin yakın dönemde rastlamadığımız şiddette bir kış yaşıyor olması da önümüze başka bir mani olarak çıkmıştır.” laflarıyla sürdürdü.
AFAD Başkanı Yunus Sezer’e nazaran de depremin etki etmiş olduğu alanın büyüklüğü ve kış şartları, bölgeye zamanında müdahale edilememesinin temel sebebiydi. Sezer ilgili açıklamasında “Deprem bölgesine müdahalede 2 mühim mani ile karşılaştık. Birincisi oldukça negatif kış şartları var. Kış şartları hem kara hem de hava ulaşımını engelledi. Helikopterler, uçaklar kalkamadı. Karadan ulaşımda ise depremin etkisiyle birçok yolda ve köprülerde sıkıntılar yaşandı… Afet dar kapsamlı olunca bölgedeki illeri koordine edip anında tüm kapasiteleriyle müdahale sağlanıyordu. Bir ilde afet olunca çevresindeki illerde oraya gidecek ekip bellidir, afet yaşanan ile ilk gidecek 5 il, sonrasında yardıma gidecek 5 il daha var. Deprem o kadar geniş alanı etkiledi ki, hem ilk yardıma gidecek 5 ildeki takım bununla birlikte sonrasındaki 5 ildeki ekip depremzede oldu…” ifadelerini kullandı.
2. İHA ve SİHA’lardan neden imaj alınamadı?

Depremler sebebiyle ortaya çıkan yıkımın görüntülerine ulaşmak, yıkımın büyüklüğünü ve hangi bölgelerde ne denli gerçekleştiğini saptamak, bölgeye müdahale edebilmek ve arama kurtarma çalışmalarını yönlendirebilmek adına son aşama önemliydi. Bu nedenle deprem bölgesini havadan görüntüleyebilecek araçların kullanılması büyük önem taşıyordu. Ancak İHA ve SİHA’ların bu doğrultuda kullanılması olası olmadı. Neden, sorusu ise depremin peşinden yanıtı en oldukca merak edilen sorulardan biri haline geldi.
AFAD Başkanı Yunus Sezer bu soruya, “Olumsuz hava şartları sebebiyle belli bir dönem uçuş olmadı. İHA ve SİHA uçamadığı için görüntü alma şansımız olmadı. AFAD’ın, emniyetin, jandarmanın bulut altı görüntüleme sistemleri var. Onlarda da havanın açmış olduğu belli dönemlerde görüntü alabildik ve yıkımları tespit ettik. İlk iki gün yoğun negatif bir hava şartları vardı. Hava şartlarıyla savaşım ettik.” benzer biçimde yanıt verdi.
3. Uluslararası yardım çağrısı ne zaman yapıldı?

Deprem anından sonrasında arama kurtarma ve yardım çalışmaları konusunda da ciddi sorunlar yaşandı. Özellikle bazı afet bölgelerinde arama kurtarma ekiplerinin sayıca fazlaca kifayetsiz olduğu, bununla beraber pek çok kurtarma kadrosunun gereken malzemelerden yoksun kaldığı ifade edildi. Bununla birlikte arama kurtarma faaliyetlerine katılan yabancı takımlar de enkaz altındaki pek oldukça vatandaşımızın yaşamını kurtardı. Bu doğrultuda, internasyonal yardım çağrısının ne zaman yapıldığı sorusu gündeme geldi.
Yunus Sezer, bu mevzu hakkındaki yapmış olduğu açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Depremden 15 dakika sonrasında kriz masası oluşturduk, AFAD merkezinde toplandık. Olayın boyutlarını tespit etmeye çalıştık, kısa bir değerlendirme yapılmış oldu. Depremin boyutunu belirledik ve 1 saat şeklinde kısa bir müddette 4. Düzen afet olarak ilan ettik, internasyonal yardıma açık olduğumuzu belirttik. Burada 1. Düzen ilin kendi imkânlarıyla, 2. Düzen bölge kapasitesinin kullanılması, 3. Düzen ulusal kapasitenin kullanılması, 4. Seviye ise hem milli bununla birlikte internasyonal yardımın gerekliliği vurgulanıyor. Depremin boyutunu görünce acele olarak 4. Seviye afet ilanı yaptık.”
4. Yardım faaliyetleri sırasında neden kaos oluşuyor?

Deprem, devletimizde eşi görülmemiş bir yıkıma neden oldu. Ancak bununla beraber, dünyada eşine azca rastlanır bir dayanışma ortamı oluşturdu. Tüm Türkiye, deprem bölgesine yardım edebilmek, depremzedelerin yaralarını bir parça dahi olsa sarabilmek için seferber olmuş durumda. Buna karşın yardım faaliyetleri sırasında büyük bir kaos ortamı oluştuğu da bölgeden gelen haberler içinde. Depremden etkilenen birtakım bölgelerde en temel ömür malzemeleri dahi tedarik edilemezken, bazı bölgelerde yardım malzemeleri gereksinim fazlası haline geliyor, israf ediliyor. Peki, bu kaos ortamının doğmasına sebep olan şey ne?
Her şeyden önce bireysel yardımlar, ciddi bir trafik ve ulaşım problemininin doğmasına niçin oluyor. Bu nedenle bölgeye bireysel olarak giden araçlara kısıtlama getirildi. Koordinasyonlu bir biçimde yapılmayan ve kriz masaları tarafından yönlendirilemeyen yardımlar, ne yazık ki kullanılamaz hale geliyor. Bölgeye bireysel yardımların gönderilmemesi, AFAD ve bölgedeki sivil camia kuruluşları tarafınca piyasaya çıkan gereksinim listelerine gore hareket edilmesi isteniyor.
Kısacası yerler arasında koordinasyon sağlanamaması ve organizasyon düzeyinin yetersizliği başta olmak suretiyle bireysel yardımların neden olduğu lojistik ve öteki sorunlar, bölgedeki yolların kullanılamaz hale gelmesi, zorlu kış şartları ve daha pek oldukça faktör yardım alanında oluşan kaosun başlıca sebepleri olarak gösteriliyor.
5. Bölgede iletişim niçin sağlanamadı, GSM şirketleri niçin hizmet veremedi?

Depremin ardından iletişim ve kontakt alanlarında da büyük problemler yaşandı. Bu nedenle kurtarma operasyonlarının en tehlikeli sonuç saatlerinde enkaz altındaki çok sayıda insanımıza ulaşılamadı. Deprem bölgesinde 11 milyonu aşkın mobil abonesi bulunan GSM şirketleri Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone, alakalı yönetmelikte açıkça belirtildiği şekilde zelzele bölgesinde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemlerini oluşturmayı başaramadı.
26 Eylül 2019 senesinde Silivri açıklarında olup biten 5,8’lik depremin peşinden üç GSM operatörünün ağları saatler süresince devre dışı kalmış, GSM şirketlerinin daha büyük bir afet riskine karşın ortak ve parasız bir hat kurmasına karar verilmişti. O dönem, 3-6 ay içinde kurulması öngörülen hat, aradan geçen 3 yıla karşın kurulmuş değil. Oysa Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri yönetmeliğinde, operatörlerin sorumluluğu “Cep telefonu ve durağan telefon operatörleri kendilerine ulaşan talepleri yerine getirmek ve afet bölgesinde ehil kapasitede mobil ve yedek komünikasyon sistemlerinin ivedilikle kurulmasını sağlamakla sorumludur” şeklinde net bir biçimde ifade ediliyor.
Bununla beraber zelzele sonrası Elon Musk’ın Starlink uydularıyla web sağlama teklifi Türksat’ın ehil kapasiteye sahip olduğu nedeni öne sürülerek reddedilmişti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Aralık 2021’de fırlatılan Türksat 5B uydusuyla 56 GBps hızında internet hizmeti sunulabileceğini bildirmişti. Anacak zelzele bölgesinde bu teknoloji de kullanılamadı.
6. AFAD’ın 2020 tarihindeki “Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda” hangi uyarılar yer alıyordu?

Büyük felaketin arkasından özellikle sosyal medyada paylaşılan birtakım videolar, depremin sebep olduğu acı ve öfkeyi daha da artırıyor. Çünkü alakalı görüntülerde gerek birtakım bilim insanlarının gerek çeşitli STK’ların Kahramanmaraş’ta meydana gelebilecek büyük bir zelzele ile alakalı ciddi uyarılarda bulundukları görülüyor. Bununla birlikte 2020 yılına bizzat AFAD tarafınca “Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı” hazırlandığı biliniyor. Peki, planda hangi ikazlar yer alıyordu?
Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda, Pazarcık “etken deprem bölgesi” olarak niteleniyor. Ayrıca raporda, “Kahramanmaraş’ta 7,5 büyüklüğünde bir deprem senaristliği” hazırlandığı görülüyor. Senaryoda şehri geçmişte etkileyen büyük depremlerden, fay uzunluğundan, şehri gelecekte etkileyebilecek büyük depremlerden ve daha pek çok mühim husustan bahsediliyor. Bununla beraber raporda son aşama dikkat cazibeli olarak, “Olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda şehrin büyük bir kısmının etkileneceği öngörülmektedir.” ifadeleri yer alıyor. Aynı raporda depremin merkez üssü Pazarcık için ise “Kartalkaya Barajı’nın da yer almış olduğu bölgede olası büyük bir deprem gerçekleşmesi niteliğinde, bölgenin nerede ise tamamının depremden etkileneceği öngörülmektedir.” ifadeleri kullanılıyor.
7. Depremden etkilenen şehirlerde olağanüstü hal duyuru edilmesi, seçimlerin yapılmamasına neden olabilir mi?

Bildiğiniz şeklinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zelzele felaketinin peşinden depremden etkilenen 10 şehirde mucizevi hal duyuru edildiğini açıklamıştı. Bu açıklamanın arkasından, daha ilkin 14 mayısta yapılacağı ifade edilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılıp yapılmayacağı veya ne zaman yapılacağı da yanıtı dört gözle beklenen sorulardan bir halini aldı.
Hukukçuların bu soruya verdiği yanıt ise son derece net, “harp hali haricinde, seçimlerin yapılmaması veya ötelenmesi laf mevzusu olamaz.” Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden mevzuyla ilgili, “Yok, bu tarz bir olay olamaz. Seçimin yapılıp ya da yapılmaması buna bağlı değil. Her zaman bir gerekçe bulunarak OHAL duyuru edilebilir fakat seçimlerin ertelenmesi yada yapılmaması durumu olması imkansız. Seçimlerin ne vakit yapılacağının resmi olarak belirtilmesi için hala zaman var. Hukuki olarak seçimlerin yapılmaması noktasında bir aleni nokta yoktur.” ifadelerini kullanıyor. Eski Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu ise “mucizevi hal ilan edilmesinin anayasaya göre seçimleri tecil konusunda bir gerekçe olmayacağını” ifade ediyor.
Kaynak: 1
kaynak – sozcu, listelist