Babacan: Bir kahve şu anda öğrenciler için büyük bir lüks oldu



Sohbette Babacan’ın söylediklerinden öne çıkanlar şöyle:

“Bir kahve şu anda öğrenciler için büyük bir lüks oldu. 30 lira, 40 lira… ‘Arkadaşlar ile kahve içelim’ deseler, bir öğrencinin başını yurt odalarından dışarı çıkarması günlük 100 liradan aşağıya değil. Burslar yeni 1250 lira oldu. Bugünkü kurla ayda 65 dolar ediyor. 2013 senesinde 148 dolara kadar çıkmıştı. Gençler biriktirdikleri parayla Avrupa’da Interrail falan yapabiliyorlardı. Bu refahı ülke yaşadı. Ama Türkiye o korktuğumuz orta gelir tuzağına düştü.”

“Girişimcilik kültürü oldukca kıymetli. Yani hata yapmaktan korkmamak, denemekten çekinmemek… Bir şey deneyip başarısız oldu mu yaşamı kararıyor insanların. Öyle olmamalı. Hani ‘Başıma buluş çıkarma’ derler ya, biz gençlere ‘Başımıza buluş çıkarın’ diyoruz. ‘Söz büyüğün’ falan da demiyoruz.”

“Meslek değiştirmek bundan sonrasında çok gerekecek. Ömür uzuyor, tıp aşama kaydediyor fakat meslekler bir süre sonra geçerliliğini kaybediyor. Yeni alanlara insanların kendisini adapte edebilmesi için tahsil sistemi devamlı aleni olmalı. ‘Hayat boyu öğrenim’ kavramıyla insanların her an gidip kendilerini yenilemeleri lazım.”

image small

“İŞSİZLERİ YENİDEN EĞİTMEMİZ GEREKECEK”

“3 aylık, 6 aylık, 1 yıllık programlarla gençlerimizi ve genel anlamda işsizlerimizi yeniden eğitmemiz, yine kabiliyet kazandırmamız gerekecek. Başka türlü bu işsizlik problemininin çözülmesini imkânsız görüyoruz. O kısa süreli programlara katılan gençler ve bayanlar, işsizler işe ilk girdiklerinde devletin bir süre vergi almamasını, işverenden de sosyal emniyet primi istememesini öngörüyoruz.”

“Özellikle 2008-2009 krizi ve pandemi sonrası merkez bankalarının yüksek miktarda para basmış olmaları daha sonrası yönetilemediği için gelir dağılımının bozulmasına sebep oldu. İşte diyorlar ki ‘Varlık fiyatları arttı’. Varlık kimin? Varlığı olanın. Varlığı olmayana bir şey yok. Bu ne demek? Servet transferi ve gelir transferi. ABD’da da Türkiye’de de var maalesef. Ona oldukça üzülüyoruz.”

“Beni Şanghay’da konferansa davet ettiler. ‘Bize tavsiyeniz ne olur? Çin ne yapmalı?’ diye açılış hitabı yapmamı istediler. En çok vurguyu ‘toplumsal sürdürülebilirlik’ üzerine yaptım. Dışa açılan bir ülke ama içeride gelir dağılımı fazlaca bozuk. Ucuz iş gücüne dayanan gelişme modeli olmuş. Ekonomik olarak bu kadar dışa açılmış bir ülkenin toplumsal olarak kapalı, bu kadar bozuk gelir dağılımıyla gitmesi olası değil.”

“Enerji yatırımlarında en az 10 senelik tertip istikrarı garantisi, koyduğunuz kuralları minimum 10 yıl boyunca değiştirmeyeceğinizin kati taahhüdünü vermek gerekiyor ki insanoğlu yatırım yapsın. Başka türlü korkuyorlar. Yeşil, yenilenebilir enerji yatırım açısından da öngörülebilirlik çok mühim.”

SELÇUK ŞİRİN: SOFRAMIZDA BEREKET OLMASI İÇİN ADALETE İHTİYACIMIZ VAR

Babacan’ın başbakan yardımcısı olduğu dönemde “Eğitim ve hukukta gereğini yapmazsak orta gelir tuzağına düşeceğiz” yönündeki uyarılarını hatırlatması üstüne Selçuk Şirin yeni kitabının ismine niçin “Ya hakkaniyet ya sefalet” koyduğunu söyledi. Şirin şöyleki konuştu:

“Orta gelir tuzağı Türkiye’de en fazlaca (şahıs başı millî gelirin) pik yapmış olduğu yıl, 2013’te tartışılmış. Ben bu kitabı yazarken orta gelir tuzağından kurtulan ülkelerin listesini çıkardım. Öyle oldukça ülke yok. Son 20 yılda bir kısmı Avrupa’da bir bölümü Asya’da 4-5 tane ülke var. Hepsinin reha formülünü biliyoruz. Hepsi sizin dediğiniz şeklinde; adalet… Kitabın başlığını ‘Ya sefalet ya adalet” koymamın nedeni o. Adalet ve sefalet normalde birbirinin zıttı değil. Sefaletin zıttı zenginliktir. Adaletin zıttı adaletsizliktir. Özellikle bunu vurgulamak için koydum: Türkiye’nin bundan sonrasında kalkınabilmesi için soframızda bolluk olması için, insanların huzurlu yaşayabilmesi için bizim adalete ihtiyacımız var. Eğitimden de önce adalete ihtiyacımız var. Onu sağlamadıktan sonrasında dünyanın en iyi tahsil sistemini de kursak yetişen çocukları ya eve hapsedeceğiz veya yurt dışına gidecekler. Başkalarına hizmet edeceğiz.”

“İYİ BİR YAZILIMCININ ALMANYA’DA ÇALIŞMASI, KIRŞEHİR’DE 500 GENCİN İŞSİZ KALMASI DEMEK”

“Kıt kaynaklarla yetiştirdiğimiz insanlar yurt dışına gidiyor. Doktor gidiyor. Hesaplattırdım; bir doktorun ulaşması, 1 milyon dolar. 5 bin hekim gitmiş. 5 bin çarpı 1 milyon dolar… Giden her genç yazılımcılar için de aynı şey geçerli. 500 adet işi birlikte götürüyor. İyi bir yazılımcının Türkiye yerine Almanya’da emek harcaması; Kırşehir’de Eskişehir’de 500 gencin işi olmayan kalması demek. Çünkü o istihdamı orada yaratacaktı, gitti ve diğer tarafta yaratıyor.”

“Bakanlığın çıkardığı güneş enerjisi haritasını ve rüzgâr haritasını kullandım. Belki de sizin zamanınızda yapılmıştı. Çok da güzel, detaylı haritalar. İki harita da şunu gösteriyor: Biz sadece güneşle ihtiyacımızı mühim miktarda karşılayabiliyoruz. Güneşle rüzgârı bir araya getirdiğinizde karşılıyoruz. Coğrafya kaderdir tartışması var ya… Eğer kaderse ki hakikaten burada kaderimiz çok iyi. Allah bizi buraya koymuş.”

“Peki şu anda niçin 22 adet linyit santralinin planı var? Doğu Karadeniz Türkiye’de minimum güneş alan yer. Oradaki güneş alım oranını aldım, bir de Almanya’nın ortalamasını aldım. Aynı. Almanya bizim minimum güneş alan yerimiz kadar güneş alıyor ve bizlerden 10 kat fazla yapıyor. İnsanın birtakım bölümleri yazarken isyan edesi geliyor. Ya 20 tane linyit… Bir de o santraller hava kirliliğine yol açıyor. Türkiye’de bronşit rahatsızlıkları 1 numaralı ölüm nedeni. Bu hava kirliliğinde OECD birincisiyiz. Hiç tartışılmıyor.”

DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, YouTube kanalındaki programında daha önce Cevdet Akçay, Ali Nesin, Ali Tuygan, Işıl Karakaş, Sencer Solakoğlu ve İlber Ortaylı’yı konuk etmişti. Selçuk Şirin, Babacan’ın yedinci konuğu oldu.

kaynak – sozcu, listelist

Yorum yapın