Yalın ve Gerçekçi Yönleriyle Ön Plana Çıkan Minimalist Sinemanın En Yetkin 13 Örneği
Listemize geçmeden ilkin minimalist beyaz perde nedir sorunun yanıtını arayalım. Türkçe lügat anlamı, “sadeleşmek”le eşdeğer görülen “minimalizm”, sanat içerikli terminolojideki yeri ile “olası olan en minik malzemeyi, en minik renk skalasını, yalnızca fazlaca rahat şekilleri yada formları kullanan bir yoldam” gibi açıklayabiliriz. Ancak sinemada minimalizmin kullanması, örnekleyeceğimiz üzere; bu kavramın öteki sanat biçimlerinde ortaya çıkışından oldukca fark eder. Sanılabileceğinin aksine, minimalist beyazperde eserlerinde; filmde hangi hızla gelişen teknolojinin ve tekniğin kullanıldığı değil, daha fazlaca seyirciye neyin gösterildiği önemlidir. Bu genel çerçevenin yarattığı karmaşıklığı gidermek açısından minimalist sinemayı bir fotoğraf ile veya tablo ile benzetme edebiliriz.
Minimalist beyazperde ögeleri

Bir filmin minimalist bir yapım olup olmadığını belirleyebilecek bir takım kıstas sayabiliriz. Bu ölçütler arasında görsellik, ses, hikâye ve olay örgüsü bulunmaktadır.
Bu unsurlar, izleyiciye ne kadar malumat aktarıldığını veya izleyicinin hayal enerjisini ne kadar canlandırdığını belirler. Bu unsurun yoğunluğunun yeterince azaltıldığı filmler birer minimalist beyazperde eseri olmaya bir adım daha yaklaşmışlar anlamına gelir. Minimalist sinemacılık anlayışına göre soyutlama çoğu zaman ayrıntıdan daha güçlüdür. Çünkü filmlerin izleyicinin hayal gücünü harekete geçirebilmesi; büyük bir film bütçesi ile yaratılabilenden oldukca daha canlı ve örneksiz bir seyir deneyimi sağlar.
Minimalist beyazperde ve ses

Az önce bahsettiğimiz dört ölçüt arasından ilk olarak “ses”i ele almak gerekirse, izleyicilere bir filmimizde iletilen işitsel ögeler dış ses, müzik ve diyaloglardır. Minimalist filmlerde diyalog net ve abartısız olmalıdır. Karmaşık sözcükler, yalnızca izleyicinin karakterle ilgili istenen algıya veya niyetlerine sahip olması gerekiyorsa kullanılır. Açıklayıcı sözcükler, yalnızca seyircilerin anlatılanın bu özelliği bilmesi gerekiyorsa kullanılır. Gereksiz yorumları kesinlikle bırakılır. Filmde bir şeyleri doğrudan söylemeyip, “gösteren” bir biçim benimsemek yönetmenleri genellikle minimalizme götürmektedir.
Minimalist filmlerde ses sahnesi de minimize edilmelidir, sadece unutulmamalıdır ki dış ses gibi unsurlar kanaatkar bir sinema eseri yaratabilmek için hâlâ ölçülü düzeyde gereklidir.
Minimalist beyaz perde ve görsellik

Minimalist beyazperde eserlerinde bir diğer unsur olan görsellikte ise, temel mesele izleyicinin gördüklerini azaltmaktır. Minimalist bir film yapımcısı olduğunuzu hayal edin. Neler mi yapmalısınız? Duvardaki dikkat dağıtıcı resimleri kaldırın. Filmin çerçevesini daraltın. Filmin çerçevesini ayrıntılarla boğmak yerine, sahnenin odaklamasını bozun veya gölgelerde saklanın.
Bir aktörü, karakteri hakkında daha oldukça şey anlattığını düşündüğünüz kot pantolon ve ipek ekranlı bir tişört yerine tek bir renkle giydirin. Karakter sayısını olabilecek en az sayıya düşürün. Belki filmin çekimlerini siyah beyaz hâle getirebilirsiniz. Sahnedeki bir öge yada karakteristik faktör, izleyicinin bir kez bir şeyi algılamasına niçin olduktan sonrasında; aynı algıyı destekleyen öteki her detayı kaldırın. Aksi takdirde, detayların yoğunluğunu sadece sahneye sıkıştırarak seyirciyi boğan bir atmosfer yaratabilir veya seyircinin öteki mesajlara dönük odağını ve dikkatini dağıtabilirsiniz.
Görsel deneyimin bir parçası da kamera hareketi ve kurgudur. Çağdaş minimalist sinema temsilcilerinin genellikle tercih ettikleri şey, bir tripod üzerinden statik çekimler yapmaktır. Minimalist sinemacılar; kamera hareketlerini, görselleri çekici kılmak adına değil, yalnızca hikayeye yarar sağlamak adına kullanırlar. Minimalist sinemacılar, seyircinin ilgisini korumak için filmin temel amacına güvenir ve filmlerinde bir şeyin nasıl olacağına dair tahminlerden, seçeneklerden veya kehanetlerden uzak dururlar.
Minimalist sinema ve hikâye / olay örgüsü

Minimalist filmlerde, hikâye olay örgüsünden farklıdır. Hikaye, olanları anlatırken; olay örgüsü ise temelde bir konunun izleyiciye iyi mi aktarıldığıdır. Bir hikâye kompleks olabilir. Hikayeye dahil olan birçok detay olabilir. Bu detaylardan bazıları gerçekten film için mühim olabilir. Ancak filmimizde hikâyenin kendisi önemli değildir. Aslında önemli olan, izleyiciye ne aktarıldığıdır.
10 sayfalık hikayenizi 5 sayfada anlatabiliyorsanız, kısa versiyon orijinali ile aynı etkiye sahipse yada aynı mesajı veriyorsa; hatta bir ihtimal daha etkiliyse, o vakit minimalizme gore hikayenin 5 sayfalık versiyonunu kullanmalısınız. Zira 10 sayfalık versiyon, izleyicilerin dikkatinin dağılmasına veya ilgilerinin azalmasına çok daha müsait bir zemin yaratır.
Minimalist bir olay örgüsü, hikayeyi baştan sona anlatıyor da olabilir, sadece çoğu zaman böyle değildir. Yine minimalizm, izleyicinin hayal gücüne dayanır ve genellikle seyircilere ne olduğunu gerçekten sezdirerek anlatır. Bir evladı hela kağıdıyla bir evi tahrip ederken imlemek yerine, çocuğun elinde bir tuvalet kağıdı rulosu tuttuğunu ve evde sırıtarak dolaştığını; ondan sonra ise çocuğun cezalandırılıp odasına kapatıldığını görmek daha ufuk açıcıdır ve seyircinin zihnini de filmin içerisinde meblağ.
Minimalist üretim süreçleri, iyi icra edilebildiği takdirde çok önemli eserler ortaya çıkarabilir. Ancak konu edilecek her kavram üzerine daha çok düşünmeyi gerektirir ve bir bakıma risk potansiyeli de taşır. Bugün, yazdığımız her bir unsuru taşıması ile beyaz perde tarihinde yer edinmiş birbirinden kıymetli 13 minimalist beyaz perde eserini kısaca tanıtacağız.
Keyifli okumalar…
Bu yazımızı da incelemek isteyebilirsiniz: Save Ralph’den Suçlular’a: Hepsi Birbirinden Değerli 12 Ödüllü Kısa Film
1. A Csendesek / Silent Ones (2013) – IMDB: 5.9

Bir araba kazasından sağ kurtulan bir kadın, kazadan bir müddet sonra uyandığında tarafındaki minik erkek kardeşinin ortadan kaybolduğunu görür. Ona söz verdiği gibi, yeni bir hayat bulmak için bir kargo gemisine biner. Burada yolunun kesilmesi ile, ömür ve ölümün hassas sınırında gerçeküstü bir yolculuğa çıkacaktır.
2. Jauja – Hayal Ülkesi (2014) – IMDB: 6.3

Film, Danimarka’dan, medeniyetin sınırlarının ötesinde bir diyarda mevcud bilinmeyen bir çöle giden bir baba ve kızın yolculuğudur.
3. Los Muertos – Ölüler (2004) – IMDB: 6.7

54 yaşındaki bir erkek olan Vargas, Arjantin’in Corrientes eyaletinde hapisten çıkmasının arkasından; bataklık ve ücra bir bölgede yaşayan artık yetişkin olan kızını bulmak istiyor. Oraya ulaşmak için, nehirlerde minik bir teknede büyük mesafeler kat ederek ormanın derinliklerine inmesi gerekiyor. Vargas sessiz ve kendine yeten bir erkektir. Doğaya yakın yaşayanların kısıtlamasına sahiptir. Etrafında derin bir gizem, karşılaşmış olduğu insanoğlu ve geçmiş olduğu yerler, uzun yıllar hapiste kaldıktan sonrasında hemen hemen asla değişmemiş bulduğu değişmez dünyayı içerisine alan her şey onu çevreler.
4. Zama (2017) – IMDB: 6.7

Antonio Di Benedetto’nun 1956 çıkışlı aynı isimli romanından uyarlanan bu film, on yedinci yüzyılda Asunción’a yerleşmiş ve Buenos Aires’e atanmayı bekleyen İspanyol bir subay olan Don Diego de Zama’nın yaşamını konu edinmektedir. Hiçbir şeyin bu atanma durumuna gölge düşürmemesini sağlamak için her şeyi yapmaya hazır olan Don Diego de Zama, bunun için üstleri tarafından gelecek her türlü pis göreve ve aşağılanmaya da boyun eğmek zorundadır.
5. Stray Dogs – Sokak Köpekleri (2013) – IMDB: 6.9

Taipei’de alkolik bir adam ve iki minik evladı güç bela hayata tutunmaya çalışmaktadırlar. Daha iyi bir yaşam kurmalarına destek olabilecek sadece bir bakkal tezgahtarıyla yolları kesiştiğinde, bir şeyler değişmeye adım atar.
6. Tropical Malady / Sud Pralad (2004) – IMDB: 7.1

Tropical Malady, iki adam arasındaki tutkulu bir ilişkiyi olağan dışı sonuçlarıyla inceliyor. İki bölüme ayrılan filmin ilk yarısı; güneşli ve dinlendirici bir kırsalda iki erkek arasındaki gelişen romantik çekimi, ikinci yarısı ise ormanın gölgelerinin derinliklerinde gizlenen ve bilinmeyen bir tehdidin kafa karışıklığı ile dehşetini gösteriyor.
7. 71 Fragments of a Chronology of Chance – Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası (1994) – IMDB: 7.2

Film, ismi üzere; yeni göç etmiş bir göçmen, kızlarını yeni evlat edinmiş bir çift, bir üniversite talebesi ve bir tek bir yaşlı adam çevresinde dönen 71 sahneden oluşmaktadır.
8. What Time Is It There? – Orada Saat Kaç? (2001) – IMDB: 7.3

Bir saat satıcısı, kısa zaman sonra Paris’e gitmek üzere yola çıkan genç bir hanımla tanışır ve ona gönlünü kaptırır, bu nedenle Taipei’deki tüm saatleri Paris saatine çevirmeye karar verir.
9. The Son / Le Fils – Oğul (2002) – IMDB: 7.5

Rehabilitasyon merkezinde çalışan bir marangozluk eğitmeni olan Olivier, yeni bir öğrenci olan Francis’i çırak olarak yanına almayı ve eğitmeyi reddeder, ancak hemen sonra evladı koridorlarda ve sokaklarda takip etmeye adım atar. O günün ilerleyen saatlerinde, eski karısı Magali kendisine bir ziyaret gerçekleştirir ve ona gebe olduğunu, yeniden evlenmeleri gerektiğini söyler. Bu iki vaka içinde tuhaf bir rabıta kuran Olivier, gerçeklik algıları bulanıklaşırken sorgulamalarını sürdürecektir.
10. Red Desert – Kızıl Çöl (1964) – IMDB: 7.5

Kasvetli ve yıkık bir sanayi bölgesinde, genç Giuliana hayatla baş etmeye iş yapmaktadır. Yerel bir fabrikanın müdürü olan Ugo ile evlidir, sadece bununla beraber onu ziyarete gelen iş arkadaşlarından kabul edilen Corrado Zeller ile de ilişkisi bulunmaktadır. Kararsızlık içindeki Giuliana; hayattaki rolünün bir eş mi, bir anne mi yoksa hayattaki başka biri mi bulunduğunu sorusuna tam olarak cevap verememektedir. Giuliana’nın aklına takılan kimi soru işaretleri, belli başlı sorgulamaları bununla beraber getirecektir. Bu süreçte keşfedecekleri ve anlayacaklarının keskinliği; hayattan kaçışının zannettiği kadar uzun olamayacağını ona gösterir.
11. The Turin Horse / A Torinói Ló – Torino Atı (2011) – IMDB: 7.7

Alman filozof Friedrich Nietzsche, İtalya’nın Torino kentinde gezi ederken bir atın kırbaçlanmasına tanık oldu. Onu korumak için kollarını atın boynuna doladı ve ondan sonra ise yere yığıldı. Bir aydan kısa bir süre arasında Nietzsche’ye, ölümüne kadar geçen on bir sene süresince onu yatalak ve suskun bırakacak ciddi bir akıl hastalığı teşhisi konulacaktı. Ama gözden kaçırılan nokta şu ki, Nietzsche’nin uğruna canını siper etmiş olduğu o ata ne oldu? 7.5 saatlik sinema eseri Sátántangó’nun usta yönetmeni Béla Tarr, The Turin Horse’ta bu soruya eğiliyor.
12. Taste of Cherry – Kirazın Tadı (1997) – IMDB: 7.7

Orta yaşlı Bay Badii intihar etmeyi planlıyor. Ancak bu yolda ona yardım edecek birini arama uğraşında oldukça biçare bir durumdadır. Bir dağda kendi mezarını çoktan kazmış olan Bay Badii, intiharının derhal peşinden onu dağ başına gömmek zorunda kalacak kişiyi bir türlü bulamamakta; herkes onun bu teklifini reddetmektedir. Sonunda, bu görevi hakkıyla yerine getirebilecek birisi olan; hasta bir evlada sahip ve daha önce kendisi de intihara teşebbüs etmiş olan yaşlı bir Türk tahnitçiye ulaşır. Ancak her şey bu kadar rahat mi? Bazen bir kiraz dahi insanı ölüm fikrinden uzaklaştırabilir…
13. Cleo from 5 to 7 – Cléo Beşten Yediye (1962) – IMDB: 7.9

Bu film, hastanedeki doktorundan kontrol sonucunu teslim almaktan korkan Fransız şarkıcı Cléo’nun birkaç saatine tanıklık etmemizi sağlıyor. Kanser olduğuna ve hastalıktan öleceğine razı gelen Cléo’yu Paris sokaklarında dolaşırken iki saat süresince takip ediyoruz. Bu iki saatin arkasından Cléo’nun önce Cezayir’de savaşa giden bir askerle tanışmasına, arkasından ise kendisine teşhis koyacak olan hekim ile karşılaşmasına; bütün bu süreç süresince ise düşüncelerine ve duygularına şahitlik edeceğiz.
Birbirinden yetkin 13 minimalist beyaz perde eserini sizler için derlediğimiz listenin ve dolayısıyla yazımızın sonuna geldik. Önümüzdeki haftalarda başka yazılarda görüşmek dileğiyle, hoşça kalın…
Özgürleşmenin En Sade Yolu: 10 Adımda Minimal Yaşamın Dayanılmaz Hafifliği
kaynak – sozcu, listelist