Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye ile ileri ölçüde adımları temin etmemiz gerek. Bu adımları atarak İslam dünyasının komşularımızla olan bu bölgesinde birçok oyunu bizler bozarız.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulunmuş oldu.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin davetine icabetle Lviv’e yapmış olduğu çalışma ziyaretinin, savaşın başlamasının peşinden Ukrayna’ya gerçekleştirdiği ilk seyahat olduğunu anımsatan Erdoğan, Zelenskiy’le yapmış olduğu görüşmelerde ikili ilişkileri tüm veçheleriyle ele aldıklarını söyledi.
Yaklaşık altı aydır idame eden savaşın, görüşmelerin ana konusunu teşkil ettiğini dile getiren Erdoğan, “Dayanışmamızın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine desteğimizin süreceğini kendisiyle bir kere daha paylaştım. Savaşın diplomasi ve müzakereler kanalıyla çözümü için elimizden gelen katkıyı sağlamaya devam edeceğimizi de anlatım ettim. Aynen Soçi ziyaretimde Sayın Putin’e söylediğim benzer biçimde, Sayın Zelenskiy’e de aralarındaki görüşmeye ev sahipliği yapabileceğimizi hatırlattım.” diye konuştu.
Ayrıca ziyaret esnasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katılımıyla üçlü bir toplantı yaptıklarını anımsatan Erdoğan, üçlü görüşmede, Ukrayna tahılının ihracı amacıyla kurulan mekanizmanın faaliyetlerinin artırılarak sürdürülmesi için atılabilecek adımlar üzerinde durduklarını belirtti.
Erdoğan, bu toplantıda, diplomatik sürecin canlandırılması için internasyonal camianın daha çok mesuliyet üstlenmesi gerektiğine işaret ettiğini aktardı.
Ziyareti vasıtasıyla savaşın Ukrayna’da niçin olduğu fiziki yıkımın boyutlarını ve Ukrayna’ya yardımları da masaya yatırdıklarını anlatım eden Erdoğan, “Bugüne kadar olduğu benzer biçimde Ukrayna’nın yine imarı sürecinde de Türkiye’nin yanlarında olacağını ifade ettim. Sayın Zelenskiy de gerek ülkemizin kuvvetli desteği gerekse diplomatik çabaları karşısında memnuniyetini dile getirdi.” ifadelerini kullandı.
Ziyaret vesilesiyle Ticaret Bakanlığı ile Ukrayna Altyapı Bakanlığı arasında bir iş birliği muhtırası imzalandığını belirten Erdoğan, “Muhtıra, Ukrayna’nın yine imarı çalışmalarında bizlere rehberlik edecektir.” dedi.
Stratejik ortak Ukrayna ile iş birliğinin daha da güçlendirilmesi için her düzeyde temasları sürdürmek konusunda mutabık kaldıklarını aktaran Erdoğan, görüşmelerin, bölge için, küresel sulh ve istikrar için hayırlara vesile olmasını diledi.
“Bu seneki BM Genel Kurulu birazcık farklı olacak”
Savaşın başından beri inisiyatif aldığı Putin, Zelenskiy ve Guterres ile görüşmeler yaptığını hatırlatılan ve “Önümüzde BM Genel Kurulu var. Siz açıklamanızda atıfta bulundunuz. Ukrayna’daki üçlü görüşmenin odak noktasında savaşın iyi mi nihayete erdirilebileceğinin olduğunu söylediniz. BM Toplantısı’na kadar bu yönde bir sonuç bekliyor musunuz? Zelenskiy’den aldığımız izlenim nelerdir?” soruları üzerine Erdoğan, şu şekilde konuştu:
“Şu anda doğal bir cenk süreciyle karşı karşıyayız. Bu savaş sürecinde bir matematik vakası yok. Yani iki kez iki dört diyemezsiniz, şu zaman bu bitecek diyemezsiniz bu sebeple süreç çok acımasız aşama kaydediyor. Bizim bugün Lviv’e gelmemiz ve Lviv’de bilhassa bu görüşmeyi yapmak isteyişimizin tabii ki bir nedeni var. Aynı görüşmeyi Soçi’de, Rusya’da Sayın Putin’le yaptık. Burada da bu halde gerçekleştirmiş olduk. İyi de oldu. Guterres de buraya geldi. Guterres bizlerden sonrasında Kiev’e geçti. Kiev’de ayrıca çalışmalarına devam ettiler. Tabii bu seneki BM Genel Kurulu birazcık değişik olacak. Bu konuda ilgili arkadaşlardan aldığımız bilgiler katılımın daha üst düzeyde olacağı istikametinde. Tabii bunu BM Genel Kurulu’nda göreceğiz. Orada verilecek mesajlar oldukca oldukca anlamlı. Gerek Türkiye olarak bizim vereceğimiz gerek öteki ülkelerin vereceği mesajlar fazlaca fazlaca mühim. Onun için hazırlıklarımızı buna göre yapmak, adımlarımızı da buna nazaran atmak durumundayız. Tabii sahada yaşanmış olan gelişmelere bakıldığında, birçok noktada adeta bir aidat mekanizması olmuş durumda. Ummadığımız, beklemediğimiz kesintiler oldu. Onun için ben bu BM Genel Kurulu’nu biraz değişik yaşayacağımızı zannediyorum.”
“Bir tehdit unsuru”
Avrupa’nın en büyük nükleer enerji santrali Zaporijya ile alakalı ikazlar yapıldığı anımsatılarak “Siz de ‘Yeni bir Çernobil istemiyoruz.’ diye vurgu yaptınız. Türkiye, tahıl koridorunda olduğu benzer biçimde nükleer enerji santraliyle ilgili de güvenliği sağlamak ve çevresindeki çatışmaları durdurmak adına devreye girer mi?” sorusuna mukabil Erdoğan, Zaporijya mevzusunun rastgele bir konu olmadığını söylemiş oldu.
Birinci derecede Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun bu işin yakın takibinde olması ve neler yapılması gerektiği hususunda belli bir yükü üstlenmesi icap ettiğini vurgulayan Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Burada şu an itibarıyla içeride Ukrayna’nın bu alanda etkin ve kanaatkar elemanları bulunuyor. Zelenskiy bizden şunu özellikle istedi, Rusya’nın buradaki tüm mayın ve benzeri döşemeleri söküp alması ve bu hususun süratle korkutucu olmaktan çıkması zira bir tehdit unsuru. ‘Çernobil’i yaşamak istemiyoruz.’ derken birazcık da onu kastettim. Bu mevzuyu Sayın Putin’le de görüşüp, dünya barışı için mühim bir adım olarak bu konuda Rusya da üstüne düşeni yapmalıdır diye bunu kendisinden özellikle isteyeceğiz. Bu adımı atmaları gerekiyor. Zaporijya’da Ukrayna’nın hem kendi teknik elemanları hem kendi askerleri var. Bu teknik elemanlar ve askerlerle orayı koruma dibine almış vaziyetteler.”
“Anbean ne gerekiyorsa bunu meydana getirecek güçteyiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğunuz yönünde açıklamalar yaptınız. ‘Suriye’de muhalefet ile rejimin uzlaşması lazım. Rejim askeri çözüm istiyor ama çözümün nihayeti siyasal çözümdür’ diye bizler bunu deklare ediyoruz. Bu sözün gereği olarak Astana ve Cenevre süreçleri misal gösterilmesine karşın, Sayın Dışişleri Bakanı bu konuda açıklamayı yinelediğinde, Türkiye’de ‘Türkiye Esed’i yenemedi şimdi anlaşmak için zemin hazırlıyor’ gibi özellikle muhalefetin bir algısı oluştu. Hem Suriye mevzusundaki son durumu öğrenmek istiyoruz hem de muhalefetin bakış açısını değerlendirmenizi istiyoruz?” sorusunu da yanıtladı.
“Bizim Esed’i yenmek, yenmemek benzer biçimde bir derdimiz yok ki. Eğer Türkiye’de karşıcılık olayı böyle bir noktaya taşıyorsa bu muhalefetin hem standardını aynı zamanda gramını ortaya koyar.” diyen Erdoğan, Suriye’de atılan bütün adımlarla, özellikle Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusu ve batısından Akdeniz’e kadar olan bölgede Ruslarla yürütülen çalışmalarda terörle bir savaşım bulunduğunu hatırlattı.
Terörle olan mücadeleyi de burada birlikte sürdürdüklerine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bunların belli bölümünü Ruslarla birlikte yaparken belli bölümünü de kendi askerimizle, emniyet güçlerimizle yürütüyoruz. Hep söylüyorum, demokraside en önemli hasletlerden bir tanesi güçlü muhalefettir. Tabii bizim güçlü bir muhalefetimiz yok. Sıkıntı burada. Yani Suriye’de ne oluyor ne sona eriyor haberleri yok. Biz ise ta Obama döneminden alalım, orada verdiğimiz mücadeleyi şu anda da aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz. Bizim ‘bir gece ansızın gelebiliriz.’ ifademiz boşuna değil. Vakti saati ulaştığında bu yapılır. Ama şunu da söyleyeyim, bir defa Türkiye’ye kimse ‘Böyle bir şeye hazır mısın?’ sorusunu sormasın. Biz tüm bu işlere hazırlıklıyız. Hazırlıklı olduğumuz benzer biçimde de anbean ne gerekiyorsa bunu yapacak güçteyiz.”
Amerika’nin şu anda bölgeye binlerce tır tabanca, mühimmat, vasıta, gereç yığdığını anlatım eden Erdoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Bu yığmayı da kimlere yapıyor? Tamamen terör örgütlerine. ABD şunu söyleyemez, ‘Ben terörü beslemedim.’ diyemez. Terörü Suriye’de birinci derecede besleyen Amerika ve koalisyon güçleridir, bunu acımasız yapmışlardır ve hala da yapıyorlar. Oradan bıkmadılar, bir de Irak’ta aynı beslemeyi yaptılar. Kime? Yine terör örgütlerine. Eğer bugün Irak’ta bir huzursuzluk var ise altında maalesef yeniden ABD yatıyor. Ve bu terör örgütlerinin ileri gelenleriyle Beyaz Saray’da görüşme meydana getirecek kadar ileri gidiyorlar. Biz bunların hepsini biliyoruz. Bunlar var. Aynı şekilde Rusya rejimle bir dayanışma içinde. Kendileriyle bu yaptığım ziyarette bu konuları da görüştük. Bunu artık bir yere oturtmamız lazım dedim. Rusya ile o şekilde bir dayanışma deneyelim ki Suriye’de, bilhassa Suriye’nin kuzeyinde, doğusu batısı fark etmez, buralarda terörle bir mücadele gerçekleştirelim. Şimdi hep soruyoruz, bu teröristler kaynağı nereden buluyor? İşte şu anda Kamışlı’daki kalitesiz petrolü çıkartan teröristler. Peki kim alıyor bunu? Rejim alıyor. Para deposu rejimde. Bunlar alıyor. Bütün bu gerçekler ortada. Bir öteki taraftan da sürekli olarak buralarda İran’ın hesapları var. Bu hesaplar da önümüzde. Biz istiyoruz ki buradaki dönemi daha fazla uzatmayalım. Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok bundan dolayı Suriye’nin halkı bizim kardeşlerimiz. Orada bizim öyleki bir derdimiz yok. Onların topraklarının bütünlüğü bizim için önem arz ediyor. Rejim bunun idraki arasında olmalı.”
Bunları da yeniden aynı biçimde Putin’le Soçi ziyaretinde görüştüklerini aktaran Erdoğan, “Temennim odur ki inşallah önümüzdeki dönemle ilgili Suriye’de hem anayasa bir an önce yapılır, bu iş sağlama bağlanır hem de halkın tüm bu noktadaki sıkıntılarını giderecek adımlar atılır. Şu anda oradan hicret edenler, iltica edenlerin ağırlığı bizlere geldi. 4 milyon insanı bizler vatanımızda ağırlıyoruz. Bütün bunları ağırlarken rejimle sürekli savaş halinde olalım diye mi bunu yapıyoruz? Hayır. Suriye halkıyla bilhassa inanç değerleri noktasındaki bağlarımız nedeniyle bunu yapıyoruz. Bundan sonraki süreç bir ihtimal oldukça daha hayırlı olacaktır.” dedi.
“Diplomasiyi tamamen dönem dışı bırakamazsınız”
Erdoğan, “Bu tartışmalar devam ederken Sayın Devlet Bahçeli’nin bir açıklaması dikkati çekti. Suriye’nin kuzeyinde yürütülen terörle mücadeleye gönderme yaparak ‘Siyasi diyalog görüşmelerinin veya Suriye ile temasın siyasal diyalog mertebesine çıkarılması ciddiyetle ele alınmalı.’ ifadesini kullandı. Bu sözleri iyi mi değerlendirirsiniz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Şunu bir kez bilmemiz, kabullenmemiz gerekir. Devletler içinde hiçbir zaman siyasal diyalog yada dış ilişkiler kesip atılamaz. Her vakit her an bu tür diyaloglar olur, olmalıdır. Hatta bir söz var, ‘İplikle de olsa bağı koparmayın, o bağ devam etsin. Gün olur lazım olur.’ Şimdi hepimiz mesela bölgede Mısır’la alt düzeyde, bakanlarımız seviyesinde temaslarımızı devam ettiriyoruz. Bu ilişkiler durup dururken olmuyor. Diplomasiyi tamamen dönem dışı bırakamazsınız. Diplomasiye ne denli ihtiyacımız bulunduğunu tüm dünya görmüş oldu. Biz her vakit çözümün parçası olduk. Suriye sorununu çözmekle ilgili elimizi taşın dibine hepimiz koyduk. Hedefimiz, yöresel barış oldu, ülkemizi bu krizin ağır tehditlerinden risklerinden korumak oldu.”
“Arkadaşlarımız devamlı görüşme halindeler”
Suriye’nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik yapılması planlanan yeni harekata ait, “Şimdi Türkiye sahada mevcudiyet gösterirken aslen diplomatik ayağı, işin dış ilişkiler boyutunu hiç bırakmıyor. Biz biliyoruz ki Amerikalı muhataplara olduğu benzer biçimde Rus muhataplara da PKK terör örgütünün faaliyetleri ve Türkiye’nin sınır güvenliğini nasıl tehdit ettiğiyle alakalı bazen bilgilendirmeler yapıyorsunuz. Bu bilgilendirme sonucunda Rusya’nın PKK/YPG’ye karşı bakışında bir değişiklik oldu mu? Bir de bilhassa PKK’ya yakın kaynaklar ve medya organları beklenen 5’inci harekatla alakalı olarak, bunu bir Rus ihaneti, Rusların ihaneti şeklinde değerlendiriyorlar. Bununla alakalı bir yorumunuz olur mu?” sorusu üzerine de Erdoğan, şunları kaydetti:
“Şu anda Suriye’de attığımız her adımda bir kez biz güvenlik güçlerimiz, istihbaratımız, Milli Savunma Bakanlığımız olarak Rusya’yla bağlantı halindeyiz. Arkadaşlarımız sürekli onlarla müzakere halindeler. Ben de Sayın Putin’le görüşmeler yapmak suretiyle ‘Bu periyodu sağlama bağlayalım.’ diyoruz. İşte mesela son Soçi seyahatimde Suriye bizim için mühim bir müzakere mevzusuydu, gündem maddesiydi. Şu anda yine buradaki terör olaylarıyla alakalı gerek ben Putin’le gerek Dışişleri Bakanı’m ve Savunma Bakanı’m muhataplarıyla görüşmeleri devam ettiriyoruz. Bundan sonraki süreçte de aslına bakarsan devam ettireceğiz. Mesela gönül istek ederdi ki İran’la da oradaki bu emekleri daha etkin yürütelim fakat bu olmadı. Biz de şu anda Rusya’yla olan bu dayanışmamızı, birlikteliğimizi aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz. Bundan sonraki süreçte de yine aynı şekilde devam ettireceğiz.”
İsrail ile normalleşme süreci
“Yakın zamanda İsrail’le de normalleşme periyodu başlamıştı ve büyükelçilerin atanmasına da karar verildi. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri en nihayetinde İsrail… Mısır’dan da misal verdiniz. İsrail’le olan ilişkiler Doğu Akdeniz’de Mısır’la da olursa, bu ilişkilerimiz için genelde enerji eksenli bir ilişki, bağlantı diyebilir miyiz acaba?” sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:
“Daha çok politika eksenli dersek isabetli olur. Yani siyasetin gereği bu. Onun için de siyasette dargınlık olmaz. Her an sulh içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkanı yakalayacaksın. Mesela Mısır’la şu anda üst düzeyde, istenilen yerde değil ama bizler şimdi Mısır’la da arkadaşlarla alt düzeyde doğrusu bakanlar seviyesinde bu işi sürdürelim ve arkasından da temenni ederiz ki üst düzeyde de bu adımı en güzel şekilde atalım. Çünkü Mısır halkı bizim kardeşlerimiz. Bizim Mısır halkıyla dargın olmamız mümkün değil. Onun için de bir an önce orayla da bu barışı bizim temin etmemiz gerekiyor. Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor. Bu adımları atmak üzere, tüm bölgede yani İslam dünyasının bizim komşularımızla olan bu bölgesinde inşallah birçok oyunu hepimiz bozarız.”
Abdülhamid Han sondaj gemisi
“Abdülhamid Han sondaj gemisi için ilan edilen NAVTEX’de mühim bir ayrıntılar vardı. Kıbrıs’ta katledilen, Kıbrıslı şehit kardeşler Hakan, Kutsi, Murat İlhan kardeşlerin ismini taşıyan 3 gemi Abdülhamid Han’a refakat ediyor. Bu fazlaca mühim, güçlü bir mesaj olarak algılandı. Öte yandan Ege bölgesinde Yunan tarafının tavrı da ortada. Nasıl bir değerlendirme yapabilirsiniz?” sorusunu üzerine Erdoğan, üç kardeşin ismini alan gemilerin Abdülhamid Han sondaj gemisine refakat etmesinin sevindirici bulunduğunu ve kendilerini mutlu ettiğini dile getirdi.
“İnşallah buradan beklenen neticeler alınmaya başlarsa tabii bizi fazlaca daha mutlu edecek.” diyen Erdoğan, 12 bin metreye kadar sondaj yapabilme yeteneğine sahip Abdülhamid Han’ın dünyada sayılı gemiler arasında yer aldığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
“Alanında şu anda eşi benzeri yok. Böyle bir özelliği, bu şekilde bir güzelliği var. Beklentimiz inşallah yeni müjdeler olması. Bakalım ne getirecek? Tabii başta ana karşıcılık olmak suretiyle birileri bundan fazlaca rahatsız oluyor. Gemiye Abdülhamid Han ismini koyduk. Bundan kimlerin rahatsız olduğunu gördünüz. Düşünün, politika yapıyor ve tarihçi, tarihi oldukca iyi bildiğini söylüyor. Nasıl biliyorsa tarihi? Abdülhamid Han’a saygısızlık yapacak kadar ileri gidebiliyor. Lafa da geldiği zaman tutucu havalarına giriyor. Öyle yada böyle bizler Abdülhamid Han sondaj gemimizle inşallah o beklenen sonuçları aldığımız anda bunu milletimizle paylaşacağız. Hele hele bir de inşallah organik gazımız, petrolümüz çıkmaya başladığı andan itibaren oldukca daha farklı olacak.”
Malezya Kralı Sultan Abdullah Ri’ayatuddin Al-Mustafa Billah Şah’ın Türkiye’ye ziyaretini hatırlatan Erdoğan, “Bu arada sayın Malezya Kralı’nın ülkemizi ziyaretinde birtakım konuları görüştük. Bunlardan bir tanesi de Petronas ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının ortaklaşa bir adım atması hususuydu. Bu konuyla ilgili belirlenen bir iki bölgede ortaklaşa emek harcama planlıyoruz. İnşallah bu çalışmada bir tarafta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı diğer tarafta Petronas ve bir diğer yanda Çinliler, belki 3 ayaklı olarak inşallah bir adımı da hep beraberce atacağız. Tabii sevincimiz şu anda 4 sondaj gemimiz var, 2 sismik araştırma gemimiz var. Bütün bunlarla birlikte artık bir gücüz. Allah sonucunu da inşallah hayır verir.” diye konuştu.
“Malezya ile olan bu ortak arama faaliyetleri Akdeniz’de, Karadeniz’de mi yoksa başka bölgelerde mi?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayır başka.” karşılığını verdi.
“Önümüzdeki dönem ülkemizi olumlu gelişmelerin beklediğini görüyoruz”
“AK Parti’nin 21’inci müessese yıl dönümü dolayısıyla yaptığınız konuşmada Türkiye Ekonomi Modeli’ne değindiniz, iç tutarlılığı bulunduğunu söylediniz. Programın gidişatına ilişik satır başlarıyla bir değerlendirme yapabilir misiniz? Bir de bilhassa güz ayları için ağırlıklı olarak enerji faturasındaki yüksek artış nedeniyle ödemeler dengesinde Türkiye’nin sorun yaşayabileceğine ilişik internasyonal kuruluşların raporları, değerlendirme notları, hepsi üst üste gelmeye başladı. Böyle bir negatif enerji birikiyor sanki sonbahar ayları için. O noktada da bir piyasaya mesajınız olur mu?” sorusunu Erdoğan şöyleki yanıtladı:
“Türkiye Ekonomi Modeli ile makroekonomik istikrarı sürdürülebilir kılmayı hedefledik. Yüksek katma değerli üretimi artırmayı bilhassa hedefledik. Cari dengede kalıcı iyileşmeyi hedefleyen bir politikalar bütünü olarak bunu anlatım ettik. Modeli oluştururken ülkemizin geçmiş tecrübelerini, iç ve dış dinamiklerini, haiz olduğu jeostratejik pozitif yanları, Kovid-19 salgını ve hemen sonra yeni küresel ekonomik düzenin ortaya çıkarmış olduğu fırsatları kapsayan birçok parametreyi dikkate aldık. Tabii modelin tasarımında serbest piyasa ekonomisi ilkelerinden asla taviz vermiyoruz. Modelin temel siyaset araçlarını, Türk lirası tasarrufların özendirilmesine yönelik adımlar, selektif kredi politikaları, yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük tedbirler oluşturuyor. Son dönemde model kapsamında uyguladığımız politikaların müspet sonuçlarını da almaya başladık. Bununla beraber bilhassa IMF’nin yapmış olduğu son açıklamalara baktığımız zaman, Türkiye’nin ekonomik olarak dünya ülkelerinden farklı bir konumda bulunduğunu, oldukca daha isabetli bir gelişme parametresini yakaladığını IMF kendisi ifade ediyor. Böyle bir konumdayız ve hepimiz önümüzdeki devre için ülkemizi negatif değil, tam aksine müspet gelişmelerin beklediğini görüyoruz.”
Tarım Krediye ait marketlerdeki indirimli satışlar
“Ekonomi demişken gündemdeki bir konuyla devam edelim. Tarım Kredi Kooperatiflerinde indirimler başladı. Aslında siz yine bir yurt dışı ziyaretinde ‘Tarım Kredi Kooperatifleri market sayısını 1000 yapacağız.’ diye bir laf vermiştiniz. Bu lafınızı tuttunuz, hatta aştınız. 1000 hedefini yüzde 40 aşmış gözüküyorsunuz şu anda. Tarım Kredi Kooperatifleri ile ilgili tenzilat olduğu da gözüküyor rakamlarda. Size gelen bilgiler iyi mi bu marketlerle ilgili? Devletimiz hakkaten ekonomik olarak büyüyor. Bir taraftan da vatandaşın ekonomisi fahiş fiyatlardan dolayı sorun geçiriyor. Bunu daha önce siz de dile getirmiştiniz. Fahiş fiyatı engelleme noktasında sistem yerine oturur mu Tarım Kredi Kooperatifleriyle? İndirimler dönemsel mi kalıcı mı? Kalıcı olur mu bu indirimler?” sorusu üstüne Erdoğan şunları söyledi:
“Öncelikle Tarım Kredi Kooperatiflerinin attığı bu adımla bizler vatandaşımıza uygun fiyatlı ürünleri ulaştırırken bir yandan da birilerini ahlak ediyoruz. Şu anda Tarım Kredi Kooperatiflerinin 1300-1400 marketi var. Biz şimdi Tarım Krediye diyoruz ki ‘Tarım Kredi, de ki market açmak suretiyle bana işte 250, 300, 400 metrekarelik bina ile gelin. Ürünü hepimiz verelim. Sen ürün için işletme sermayesi koyma. Onu Tarım Kredi sana versin’. Bunu niye diyoruz? Şu andaki market sayısını 1400 değil, 2 bine, 2 bin 500’e çıkaralım ve piyasayı Tarım Kredi olarak biz balanse edelim. Çünkü bizim derdimiz burada para kazanmak değil. Bizim tek derdimiz var: Vatandaşımıza bir, kaliteli ürün; iki, ucuz ürün sunalım. Mesela et ürünleriyle ilgili bunu ancak koyun kuzuda değil, büyükbaşta da yapalım. Şimdi bakın hemen karşıcılık çılgına döndü, ‘Aldatıyorlar, kandırıyorlar, yok şu şekilde yok bu şekilde.’ falan filan. Şu anda Tarım Kredi raflarında ürün kalmadı. Yoğun bir şekilde ürün yetiştirmeye çalışıyorlar. Ben iki gün önce Genel Müdürle de konuştum, dedim hızlıca depoların sayısını da artıralım, bu depolarla da Türkiye genelinde marketlerimize ürün yetiştirmede sorun yaşamayalım. Şu anda gerek Bakanım gerek Genel Müdürümüz bu emek harcamayı hızla devam ettiriyorlar. Zaten bu Tarım Kredi marketlerindeki vakayla, diğer zincir marketler tutarları derhal indirmeye başladılar, başlayacaklar. Bizim derdimiz esasen para kazanmak değil. Burada tek derdimiz piyasayı balanse etmek, vatandaşa ucuz, kaliteli ürün yetiştirmek.”
“Depreme karşı tedbirlerimizi kararlılıkla sürdürme gayreti içindeyiz”
“17 Ağustos depreminin üzerinden 23 sene geçti. Kentsel dönüşümde hangi noktadayız? Bir de büyük bir oy çokluğu sosyal konut projesini merakla bekliyor. Burada ayrıcalıklı kesimler, kota ayrılan kesimler genişletilecek mi? Mesela engelliler de bunun içine alınacak mı?” sorusu üzerine Erdoğan şunları kaydetti:
“Depreme karşı tedbirlerimizi kararlılıkla sürdürme gayreti içindeyiz. Bu kapsamda kentsel dönüşüm adımları önceliklerimiz arasında bulunuyor. 20 yılda TOKİ’yle 1 milyon 170 bin mesken ve iş yeri yaptık. Şu anda 81 ilimizde 350 bin konutun dönüşümüne hızla devam ediyoruz. 60 bin konutluk Büyük İstanbul Dönüşümü kapsamında Esenler’deki ilk etap konutların teslim törenini nasip olursa bugün yapacağız. Sosyal konut kampanyamızla da amacımız 2+1, 3+1 konutlarla halkımızın taleplerine yanıt vermek. Bu konutlardan engelli kardeşlerimiz, şehit ailelerimiz ve gazilerimiz, emekli yurttaşlarımız da yararlanabilecek. İlk defa ergenler ve yeni evli kardeşlerimize de ayrı bir saptanca ayırıyoruz. Vatandaşımıza en müsait fiyatları ve ödeme seçeneklerini sunacağız. Tabii burada şunun üstünde ısrarla durmakta büyük yarar var. Bakın Avrupa’nın birçok ülkesinde şu anda depremde, selde, çeşitli afetlerde mesken yetiştiremiyorlar, mesken vermiyorlar, oralardaki kentsel dönüşümü değişimi yapamıyorlar.
Fakat bizler Bingöl depreminden tutun Van, Malatya, Elazığ depremlerine varıncaya kadar bütün buralarda hızlıca, bir yılı bulmadan derhal altyapısıyla, üstyapısıyla konutlarımızı yaptık ve vatandaşlarımıza bunları yetiştirdik. Kendisi tabii rahmetli oldu ama sayın Ecevit’in başbakanlığı döneminde bizler bir Gölcük depremini yaşadığımız vakit bırakın siz evleri, çadır bile yoktu. Ben o zaman belediye başkanı değildim, cezaevinden çıktım, doğru bölgelere gittim ve o bölgelerde vatandaşla hemhal olduk. O Gölcük ne haldeydi, Sakarya ne haldeydi, Yalova ne haldeydi? Yapabildiler mi? Yapamadılar fakat bizler hamdolsun hepsinde de geldik ve oraların tüm konut gereksinimlerini, taleplerini karşıladık. İşte Malatya’ya bakın, aynı halde konutlardan ahırlarına varıncaya kadar yaptık, teslim ettik. Bu iş aşk işidir ve aşkınan koşan yorulmaz. Bundan sonraki süreçte de bu bu şekilde devam edecek.”
Kılıçdaroğlu’nun seçmen detayları açıklaması
“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu geçen günlerde ‘Bizdeki seçmen detayları Yüksek Seçim Kurulunda bile yok.’ diye garip bir laf sarf etti. Bununla beraber birtakım spekülasyonlar var, işte ‘Hükûmetin yapmayı organize ettiği bazı icraatlar evvel Kılıçdaroğlu’na servis ediliyor yahut sızdırılıyor.’ benzer biçimde. Bu ilginç duruma dair neler söylemek istersiniz?” sorusu üzerine Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamalarına inanıyor musunuz? Adamın yaşamı asılsız. Bir şey bildiğinden değil. Tabii bana nazaran, YSK Başkanı ve kadrosu bunu yargıya taşımalı. Yargıya taşımak üzere artık bu adama karşılık ödetmeli. Yeri geliyor savcılara saldırıyor, yeri geliyor hakimlere saldırıyor ama nedense onlar çekiniyorlar, korkuyorlar. Anayasayla güvence altındasınız. Anayasa’da bununla ilgili ‘Kesinlikle yargıya yönelik bu tür beyanlarda bulunulamaz’ diyor. İnşallah 2023’te milletim sandıkta buna bir kere daha dersini verecek.” (AA)
kaynak: ekonomist.com.tr