Günümüzden neredeyse birkaç on yıl öncesine kadar psikoloji bilimi, genel geçer bilimsel yöntemlerin kabul gördüğü bir alan değildi. Tarihin karanlık dönemlerinde, psikolojik rahatsızlıkları olan hastaların büyük çoğunluğu, tedavi gereksinim duyan insanoğlu olarak değil, izole edilmesi, muhtelif işkencelere maruz bırakılması gereken “varlıklar” olarak değerlendiriliyordu. Ancak son yüzyılda yaşanmış olan ilmi gelişmeler, tıbbın tüm alanlarında olduğu şeklinde psikoloji alanında da önemli bir ilerlemenin yaşanmasına olanak sağladı. Ancak psikoloji, uzun seneler boyunca pek oldukça bilimsel ve etik temelli irdelemenin merkezinde bulunan bir alan olmaya devam etti. Çünkü insan zihninin karanlık dehlizlerinde “ne olduğunu” algılamak, hiç bir vakit basit olmamıştı… Neyse ki, psikoloji de bugün çağdaş bilimin imkânlarını sonuna kadar kullanıyor ve insanların sıhhatli bir ömür sürmesine katkı sağlıyor. Ancak yeniden de tarih, ara sıra bilimin de “karanlık bir yüzü” olabileceğini hatırlatan son derece tartışmalı ruhsal deneylerle dolu! İşte, tarihte yapılma en tartışmalı 6 psikolojik deney.
1. Stanford Hapishane Deneyi
ABD Birleşik Devletleri vatandaşı psikolog Dr. Philip Zimbardo, 1971 yılında son aşama ilginç bir ruhsal gözlem tasarladı. Zimbardo, “iyi insanlar sıkıntılı ruhsal durumlar altında değişen toplumsal rollere iyi mi reaksiyon verirler” sorusuna yanıt arıyordu. İşte Stanford Hapishane Deneyi, bu şekilde ortaya çıktı…
Dr. Zimbardo, 1971 yılında 24 erkek öğrenciden oluşan denek grubunu ikiye ayırdı: Gardiyanlar ve mahkûmlar. Stanford Üniversitesinin bodrum katında feyk bir hapishane oluşturuldu, mahkûmlara mahkûm kıyafetleri giydirildi, gardiyanlara ise üniforma. Kısa süre sonra tarihin en tartışmalı psikolojik deneylerinden birine dönüşecek çalışmanın başlaması için her şey hazırdı…
Denek grubunun “gardiyanlar” tarafında yer alan denekler, normalde “iyi insanlar” olarak bilindikleri şekilde, “mahkûmlara” hakaret etmeye, fiziksel sertlik uygulamaya ve onları rahatsızlık etmeye başladı! Deney süresince hem ruhsal bununla birlikte fiziksel taciz nedeniyle birtakım mahkûmların ruhsal çöküntü yaşadığı gözlendi. Gardiyanların mahkûmlara uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddetin önlenemez bir düzeye yetişmesi nedeniyle normalde 2 hafta boyunca sürmesi planlanan deney, 6. Gününde iptal edildi! Stanford Hapishane Deneyi, bugün hâlen tarihin en tartışmalı psikolojik deneylerinden bir olarak gösteriliyor. Pek oldukca uzman, gardiyanlara gerektiğinden fazla ve yanlış bir şekilde yetki ve mesuliyet yüklendiğini ifade ediyor. Bununla beraber pek fazlaca uzman, tartışmalı deneyin “gücün insan davranışlarına olan etkisini” anlamlandırabilmek adına büyük bir önem taşıdığını anlatım ediyor.
2. Sosyal Hazırlama Deneyi
John Bargh isminde sosyal psikolog 1998 yılında alışılmadık bir gözlem tasarladı. Bilinçaltı mesajların insan davranışları üstündeki etkisini ölçmeyi amaçlayan deney, daha sonra Sosyal Hazırlama Deneyi olarak isimlendirildi.
Hazırlanan gözlem kapsamında Bargh, iki farklı deney grubundan ilkinin “yaşlılıkla” ilgili kelimelere maruz kalmasını sağladı. Böylece bu kelimelerin denek grubunun bilinçaltına yerleştirilmesi mümkün hale geldi. İkinci grupta yer edinen insanlar ise yaşlılıkla ilgisi olmayan, nötr kelimelere maruz bırakıldı. Daha sonra her iki gruptaki insanların bir koridorda yürümeleri istendi ve hangi gruptaki insanların koridorun sonucunda ne kadar sürede ulaştığı ölçüldü.
Deneyin sonuçları çok şaşırtıcıydı. Yaşlılıkla ilgili kelimelere maruz bırakılan birinci gruptaki denekler, ikinci gruptakilere bakılırsa oldukca daha yavaş yürüyordu! Deney, insanların davranışları üzerinde ne miktarda kontrole haiz oldukları hakkındaki mühim bir tartışma başlattı. Deneyin sonuçlarının yayınladığı günlerde, insan davranışlarının bu denli manipüle edilebilir olması, bilim dünyasında ciddi bir endişe yarattı. Ancak ilerleyen yıllarda Bargh tarafınca meydana gelen deneyin, “kusurlu” ve “taraflı” olduğu ortaya çıktı. Çünkü meydana getirilen benzer emekler, farklı halde sonuçlanmıştı. Yine de hem sosyal hazırlama terimi, bununla birlikte John Bargh tarafından tasarlanan gözlem hakkındaki tartışmalar bugün de devam ediyor.
3. Milgram Deneyi
Tarihin en tartışmalı psikolojik deneylerinden bir öteki 1961 senesinde, tekrar Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirildi. Amerikalı sosyal psikolog Stanley Milgram, “insanların bir otorite figürüne itaat etmek konusunda ne kadar ileri gidebileceklerini” görmek istiyordu. Bu nedenle Milgram Deneyi olarak adlandırılan tartışmalı psikolojik gözlem hayata geçirildi…
Deney, tartışmalı olmasıyla birlikte ilginçti de! Denek grubuna “hafıza” ile alakalı bir bilimsel çalışmaya katıldıkları söylendi. Buna gore birinci denek grubu, bir bellek testi sonucunda kendilerine yöneltilen sorulara cevap verecek, ikinci gruptakiler ise yanıtların doğruluğunu kontrol edeceklerdi. İkinci gruptakiler, birinci gruptakilerin her yanlış cevabı sonrası, karşısındaki insana “elektroşok” verecekti! Üstelik her yanlış yanıt sonrası elektroşok seviyesi artırılacaktı. Bu nedenle hafıza sorularına cevap verecek olanlar, gerçekte çalışmayı yürüten bilim insanları tarafınca tutulmuş oyunculardı! Yani sorulan sorulara kasıtlı olarak yanlış cevap verenler, gerçekte bir acı çekmeyecek fakat acı çekiyormuş benzer biçimde davranacaklardı…
Deneyin reel içeriğinden habersiz olan katılımcılar, aldıkları yanlış cevaplar karşısında karşılarındaki insanlara elektroşok vermeye başladı. Ancak deney ilerledikçe, inceleme kadrosu katılımcılardan elektroşok seviyesini yükseltmesini istedi. Elektroşok nedeniyle büyük bir acı çekiyormuş şeklinde davranan oyuncular, karşılarındaki insanlara yalvarıyor, kalp hastası olduklarını söyleyerek merhamet istiyorlardı! İşte bu aşamada deneyin “otorite” ile alakalı olan bölümü devreye giriyordu. Deneyi sonlandırmak isteyen katılımcılara sırasıyla “lütfen devam edin,” “gözlem, devam etmenizi gerektiriyor,” “kesinlikle devam etmeniz gerekiyor” ve “başka seçeneğiniz yok, devam etmelisiniz” benzer biçimde talimatlar verildi…
Katılımcıların yüzde 65’i, 450 volta kadar karşısındaki insana elektroşok vermeye devam etti. 450, deney kapsamında belirlenen en yüksek elektroşok seviyesiydi! Yani deneye katılan insanların yüzde 65’i otoriteden gelen direktif nedeniyle, karşındaki insana inanılmaz bir acı çektirmekte bir mahzur görmemişti! Milgram Deneyi hem sonuçları bununla birlikte deneyde kullanılan yöntemler nedeniyle tarihin en tartışmalı ruhsal deneyleri içinde gösteriliyor.
4. Küçük Albert Deneyi
1920’de John Watson ve Rosalie Rayner tarafınca gerçekleştirilen Küçük Albert Deneyi, tarihteki en ahlaki dışı deneylerden biri olarak kabul ediliyor. Çünkü içinde hemen hemen dokuz aylık bir bebeği ve çokça vahşi hayvanı barındırıyordu!
John Watson ve Rosalie Rayner tarafından hazırlanan deneyde Albert isimli bebek tavşanlar, köpekler ve sıçanlar dahil olmak pek oldukça farklı hayvanla sadece bırakıldı. Albert hayvanların hiçbirinden korkmuyor, hatta onları sevmek istiyordu. Ancak hayvanlara her dokunduğunda, kendisini vehamet içerisinde bırakan bir sese maruz bırakıldı. Deneyin ilerleyen aşamasında bebeğe, hayvanlara benzeyen tüylü oyuncaklar gösterildi. Albert, oyuncakarı her gördüğünde büyük bir korkuya kapılıyor, ağlamaya başlıyordu! Küçük Albert Deneyi, “çocuklarda korkunun şartlandırılabildiğini ve doğuştan gelmediğini” ortaya koyan önemli bir deneydi. Ancak bilinen sebepler sebebiyle bir hayli tartışmalıydı.
5. Facebook Duygu Deneyi
Son dönemlerdeki en tartışmalı psikolojik gözlem, 2014 senesinde Cornell Üniversitesinden bir çalışma kadrosu tarafından, üstelik Facebook aracılığıyla gerçekleştirildi. Sosyal medyanın insanların duygu durumlarını nasıl etkilediğini görmek isteyen bilim adamları, 700 binden fazla Facebook kullanıcısının haber akışlarını manipüle etti. Bazı kullanıcılar Facebook hesaplarında “olumlu” içeriklerle karşılaşırken bazıları da negatif içeriklere maruz bırakıldı.
Deney sonucunda, müspet içeriklerle karşılaşan kullananların olumlu paylaşımlar yapma ihtimalinin olumsuz içeriklerle karşılaşanlardan fazla olduğu ortaya çıktı. Olumsuz içeriklere maruz bırakılan kullanıcılar ise büyük oradan, olumsuz paylaşım yapma eğilimindeydi. Sosyal medyanın insanların duygu durumları üstünde etkili olabileceğini ortaya koyan emek verme, insanların haber akışlarını manipüle ettiği için büyük tartışmalara da neden oldu.
6. The Monster Study (Canavar Çalışma)
1939 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde meydana gelen bir gözlem, deneye katılan çocuklarda tesirleri yaşam boyu devam edecek travmalara neden oldu! Wendall Johnson ve Mary Tudor isimli bilim adamları, “olumlu pekiştirme” süreçleri ve neticeleri hakkında birtakım veriler elde etmek istiyordu. Özellikle Tudor, olumlu pekiştirme kanalıyla kekemeliğin tedavi edilebileceğine inanıyordu. Elbette tam tersi bir durumun da olası olduğuna! Bilim insanları, Tudor’un bu savını ispatlayabilmek için “Canavar Çalışması” olarak anılan deneyi hayata geçirdi…
Canavar Çalışması için geçmişte herhangi bir konuşma problemi olmayan 6 ila 9 yaşları arasında 22 öksüz çocuk seçildi. Çocuklar iki gruba ayrıldı. İlk grupta yer alan ufaklıklara konuşmaları iyi mi olursa olsun, harika ve akıcı konuştuklarına dair geri bildirimde bulunulmuş oldu. Ancak ikinci gruptakiler, ilk gruptaki arkadaşları kadar talihli değildi. Nasıl konuşurlarsa konuşsunlar negatif geri bildirim alacak hatta cezalandırılacaklardı!
Gerçekten de Canavar Deneyi, ikinci gruptaki evlatların yaşamını kâbusa çevirdi. Öyle ki deneye dâhil olan çocuklardan biri, çareyi kontrol edin yapıldığı yetimhaneden kaçmakta buldu! Canavar Deneyi’nin, henüz 10 yaşını bile doldurmamış çocukların psikolojilerini altüst etmiş olduğu düşünüldüğünde tarihin en tartışmalı hatta acımasız deneylerinden bir olduğu sonucuna ulaşmak hiç de zor olmasa gerek.
Kaynak: 1
kaynak – sozcu, listelist