türk edebiyatında ilk roman türünün gelişmesine katkıda bulunan yazarlar

türk edebiyatında ilk roman türünün gelişmesine katkıda bulunan yazarlar bilgi90’dan bulabilirsiniz

Roman Nedir?

Roman Nedir?

Roman Nedir? Romanın Özellikleri, Türleri, Tarihi Gelişimi

Roman Nedir?

Olmuş ya da olabilir nitelikteki olayları ve konuları ele alan edebî türlere roman denir. Diğer türlerden ayrılan en önemli özelliği, uzunluğudur. Romanlarda, toplumsal olaylar ve ilişkiler gerçeklere uygun bir tarzda ele alınır.

“Roman” kelimesi, Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan halk kitlelerinin konuştuğu halk Lâtincesine verilen addır. Sonraları herkesin anlayabilmesi için bu dille yazılan destan ve hikâyelere “roman” adı verilmiştir. Kelimenin aslı buradan gelir. (H. F. GÖZLER, Örnekleriyle Türkçe ve Edebiyat Bilgileri, s. 303)

İyi bir roman ilgi çekici olmalı, herkesi ilgilendiren insancıl bir tema taşımalıdır. Romandaki olaylar arasında dengeli bir sıralama ve bağ bulunmalıdır. Olaylar akla yakın olmalı, romanın konusundan doğmalıdır. Romandaki varlıkların kişilikleri baştan sona dek konuya uygun nitelikte olmalı, birbiriyle çelişmemelidir.

Roman yazarı; romanda yarattığı kişilerini kendi kişiliği içinden görebilmelidir. Romandaki davranışlar ve konuşmaların, kişilerin karakterlerinden çıkmasını sağlamalıdır.

Okuyucu, romanı iş olsun diye okumaz. Roman okurken avunmak, kendinden uzaklaşmak ister. Romandaki kişilerle ilgilenmeye başlar. Olaylar karşısındaki davranışlarının ne olacağını merak eder. Onların başarılarından mutluluk duyar. Onların sıkıntılarına üzülür. Kendisini onların yerine koyar. Onların davranışlarını eleştirir. Bu davranışlar içinde yapılmaması gerekeni, yapılmamış olanları bulur. Romanı okuyup bitirince genel bir yargıda bulunur.

Türk edebiyatında önceki yüzyıllarda roman türüne benzer edebî eserler mevcuttur. Bunlar:

Avrupaî tarzda ilk roman, Tanzimat döneminde yazılmıştır. Namık Kemal‘in “İntibah“, ilk Türk romanıdır. Nabizâde Nazım‘ın “Karabibik“, ilk köy romanıdır. Yusuf Kâmil Paşa‘nın Fenelon’dan çevirdiği “Telemak“, ilk çeviri romandır.

Romanlarda, şu ögeler üzerinde önemle durulmalıdır:

Romanlardaki olaylar, bir plâna uygun olarak anlatılır. Bu plân şöyledir:

Romanlar, işlenilen konularına göre şu çeşitlere ayrılır:

Ayrıca bakınız ⇒ Konularına ve Temalarına Göre Roman Türleri

Türk Edebiyatında Roman

Türk edebiyatına roman Fransızca’dan yapılan çevrilerle girdi. Bu çevirilerden ilki Yusuf Kamil Paşa‘nın Fenelon’dan yaptığı Terceme-i Telemak‘tır. Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirici Victor Hugo‘nun ünlü romanı Sefiller‘i (Les Miserables) çevirdi.

1860-1880 yıları arasında başta Fransız yazarlar olmak üzere bir çok Batılı yazarın eseri Türkçe’ye çevrildi. İlk Türk romanı Şemsettin Sami‘nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir.

Sami’den sonra Ahmed Mithat romanlarıyla Türk romanının gelişmesine katkıda bulundu. Türk romanı asıl Tanzimat döneminde gelişti. Recaizade Mahmut Ekrem‘in Araba Sevdası yeni teknikler kullanılan Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır.

Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve usta yazarlar kendilerini gösterdi. “Sanat sanat içindir” tezini savunan bu yazarlar aşk ve acıma gibi konuları işledi. Halit Ziya Uşaklıgil bu dönemin en önemli romancısı sayılır. Aşk-ı Memnu (1925) adlı romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biridir.

1910’dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte “Genç Kalemler” dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti. Milli romanların yazılması bu dönemde başladı. Halide Edip Adıvar‘ın Vurun Kahpeye, Reşat Nuri Güntekin‘in Çalıkuşu romanları bu dönemin örneklerindendir. Cumhuriyet döneminde çağdaş Türk romanı ortaya çıktı. Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu alan romanlar yazıldı. Köy ve kent romanları ayrımı da bu dönemle ilgilidir.

Ayrıca bakınız ⇒

Yazı kaynağı : www.turkedebiyati.org

Türk Edebiyatında Roman

romanTürk edebiyatında önemli bir anlatı birikimi ve geleneği olmakla birlikte, modern Batı romanının ilk örnekleri Tanzimat döneminde ortaya çıktı. Batı dillerini bilen aydın edebiyatçı kesimin yabancı dilden okumaları ve ilk roman çevirilerinden sonra Türk edebiyatında ilk roman denemeleri yapıldı. İlk Türkçe roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat ‘ından (1872) sonra, Ahmet Midhat Efendi ‘nin Hasan Mellâh (1874), Dünyaya İkinci Geliş yahut İstanbulda Neler Olmuş (1874), Hasan Fellâh (1875), Felâtun Bey ile Rakım Efendi geldi. Namık Kemal’in İntibah (1876) romanıyla Batı romanı çizgisinde örnekler verilmeye çalışıldı. Bu nesilden sonra, Batı kültürünün çeşitli kollardan ülkeye girmesi, yazarların Batı edebiyatıyla olan yakınlaşmaları giderek roman türünün gelişmesine yol açtı. Romanlarını daha gerçekçi bir zemine taşımak isteyen Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt ve Nabizâde Nazım’ın Karabibik ve Zehra, Recaizâde Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası romanlarından sonra Servet-i Fünun döneminde modern Batı romanına daha çok yaklaşıldı. Halit Ziya Uşaklıgil’in Mâl ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Mehmet Rauf’un Eylül romanı ilk olgun örnekler olarak kabul edildi.

Bir yandan daha popüler bir çizgide Ahmet Midhat Efendi’nin tarzını devam ettiren Ahmet Rasim’den sonra, Hüseyin Rahmi Gürpınar Türk romanına çok sayıda eser verdi. II. Meşrutiyet’le gerek dönemin hareketli yapısı, gerekse önceki yaklaşık kırk yılı bulan bir deneyim ve birikim yayımlanan roman sayısında büyük bir artış sağladı. Bu dönemde birçok roman yazan yanında, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin gibi usta romancılar yetişti. Cumhuriyet döneminde de eser veren bu yazarlar, yaşadıkları dönemleri, siyasî ve sosyal çalkantıları, toplumsal değişimleri, Kurtuluş Savaşı yıllarını. Cumhuriyet kurulduktan sonra toplumun ve bireyin değişimlerini anlatarak dönemlerine tanıklık ettiler.

Türk edebiyatına roman Fransızca’dan yapılan çevrilerle girdi. Bu çevirilerden ilki Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan yaptığı Terceme-i Telemak’tır. Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirici Victor Hugo’nun ünlü romanı Sefiler’i (Les Miserables) çevirdi. 1860-1880 yıları arasında başta Fransız yazarlar olmak üzere bir çok Batılı yazarın eseri Türkçe’ye çevrildi. İlk Türk romanı Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir. Sami’den sonra Ahmed Mithad romanlarıyla Türk romanının gelişmesine katkıda bulundu. Türk romanı asıl Tanzimat döneminde gelişti. Recaizade Mahmud Ekrem’in Araba Sevdası yeni teknikler kullanılan Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır. Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve usta yazarlar kendilerini gösterdi.

“Sanat sanat içindir” tezini savunan bu yazarlar aşk ve acıma gibi konuları işledi. Halid Ziya Uşaklıgil bu dönemin en önemli romancısı sayılır. Aşk-ı Memnu (1925) adlı romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biridir. 1910’dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte “Genç Kalemler” dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti. Milli romanların yazılması bu dönemde başladı. Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanları bu dönemin örneklerindendir. Cumhuriyet döneminde çağdaş Türk romanı ortaya çıktı. Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu alan romanlar yazıldı. Köy ve kent romanları ayrımı da bu dönemle ilgilidir.

Batı romanı örnek alınarak gelişen Türk romancılığının Tanzimat’tan itibaren başlıca sorunsalı “Batılılaşma” oldu. Kimi zaman yanlış Batılılaşmanın eleştirildiği, kimi zaman da bir Doğu-Batı sentezi temelinde ele alınan bu sorunsal günümüzde bile başat olma özelliğini koruyor. Hemen bütün büyük romancılar Türk toplumunun ve bireyinin en dramatik sorunu olarak aldığı bu konuyu çeşitli tekliflerle romanlarında çözmeye çalışmışlardır. Yukarıda adı geçen yazarların hepsinin değindiği bu konu kimi yazarların temel sorunsalı hâline gelmiştir: Cumhuriyet dönemi romancılarından özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa ve Kemal Tahir ile günümüz romancılarından Orhan Pamuk’u bu çerçevede ele almak mümkündür.

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Anadolu’ya açılan edebiyatın önemli romancıları arasında yine Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Yaban), Halide Edip Adıvar (Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Zeyno ‘nun Oğlu, Döner Ayna), Reşat Nuri Güntekin (Çalıkuşu, Kan Davası, Yeşil Gece, Kavak Yelleri, Eski Hastalık) yanında Kuyucaklı Yusuf’un yazarı Sabahattin Ali ve Anadolu’unun doğasını, sorunlarını, insanını birçok romanında yansıtan Yaşar Kemal başta gelir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında farklı eğilimlere göre gelişen Türk romanının yazarları arasında, aşk ve kadın konularını ele aldığı romanlarıyla Refik Halit Karay (Yezidin Kızı, Nilgün), Aka Gündüz (Dikmen Yıldızı), Mahmut Yesari (Çulluk, Çoban Yıldız), Ercüment Ekrem Tâlu (Meşhedi ile Devr-i Alem, Beyaz Şemsiyeli); toplumcu gerçekçi içerikteki romanıyla Sadri Ertem (Çıkrıklar), Cumhuriyetin ilk yıllarının Ankara’sından bir kesiti anlattığı romanı Ayaşlı ve Kiracıları ile Memduh Şevket Esendal, Üç İstanbul adlı eseriyle Midhat Cemal Kuntay, Sultan Hamil Düşerken, Kıskanmak romanlarıyla Nahit Sırrı Örik sayılabilir.

1940’lı yıllardan sonra Faik Baysal, Kemal Bilbaşar. Samım Kocagöz gibi romancıların ötesinde, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar farklı tarzlarıyla Türk romanına yeni bir boyut kazandırırlar. Tanpınar, modernist bir yaklaşımın izlerini taşıyan romanlarıyla (Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler) geleceğin modernist romancısı Oğuz Atay’a öncülük etmiştir. Abdülhak Şinasi Hisar, geçmişe, hatıralara dayanan romanlarıyla (Fahim Bey ve Biz, Çamlıcadaki Eniştemiz, Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği) Proust’un roman anlayışını benimsemiştir. Halikarnas Balıkçısı adıyla anılan Cevat Şakir Kabaağaçlı, denizi anlatan romanlarıyla, Rıfat İlgaz toplumcu gerçekçi yaklaşımıyla 1950’li yılların romancılarıdır. Bu dönemin diğer romancıları arasında toplumsal konulan ele alan, kasaba ve şehir hayatını mekân alarak geçim sıkıntısı çeken insanları yansıtan çok sayıda romanıyla Orhan Kemal başta gelir: Baba Evi, Avare Yıllar, Dünya Evi, Cemile, Bereketli Topraklar Üzerinde romanlarından birkaçıdır.

Köy Enstitüleri’nin kuruluşunu izleyen yıllarda, 1950’lerden sonra bir “köy edebiyatı” gelişmiştir. Mahmut Makal’ın Bizim Köy; Talip Apaydın’ın Sarı Traktör; Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü bu çerçevede başlıca romanlardır. Yine Anadolu köylüsünü ve sorunlarını anlatan Yaşar Kemal’in romanları, İnce Memed, Teneke, Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır; Kemal Tahir’in Sağırdere, Körduman gibi romanları da bu dönemin köy edebiyatı içinde yer alır. Türk romancılığının en önemli isimlerinden olan Yaşar Kemal olsun, Kemal Tahir olsun, yalnızca köy romanlarıyla değil, çeşitli konulan işleyen farklı romanları ve farklı yaklaşımlarıyla ün yapmışlardır.

1940-1960 arasındaki bu dönemin diğer ünlü romancılarından biri Tarık Buğra’dır. Yakın tarihe farklı bir açıdan baktığı Küçük Ağa romanı yanında Firavun İmanı, Dönemeçte, Gençliğim Eyvah, Yağmuru Beklerken romanları arasındadır.

Türkiye dışında Türkleri konu alan Cengiz Dağcı, daha çok Ege Bölgesi insanını anlatan Necati Cumalı, değişik konularda yazan Tarık Dursun K., mizahî romanlanyla Aziz Nesin, Nezihe Meriç, Peride Celal yine bu dönemin romancılarıdır. Varoluşçu felsefenin etkisiyle yazdığı Aylak Adam adlı romanında yalnızlık, yabancılaşma temalarını işleyen Yusuf Atılgan, Anayurt Dergisi’nde de bu tutumunu sürdürerek farklı bir söylem yaratmıştır.

1970’li yıllardan sonra Türk romanında toplum sorunlarına yönelişle ideolojik boyutu ağır basan romanların arttığı gözlenir. Bu dönemin romancıları arasında Bekir Yıldız, Erol Toy, Muzaffer İzgü, Erdal öz, Abbas Sayar, Vedat Türkali, Demir Özlü, Çetin Altan, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Oğuz Atay, Necati Tosuner, Sevgi Soysal, Emine Işınsu, Pınar Kür, Selim İleri yer alır. Bu dönemde, değişik roman teknikleri kullanarak modernist bir anlayışla yazdığı Tutunamaycmlar romanıyla Oğuz Atay en farklı çıkışı gerçekleştirir. Yine Adalet Ağaoğlu nesnel ve eleştirel romanlarıyla farkı bir yerde durur (Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır).

1980’den sonra Türk siyasi ve toplumsal hayatındaki değişmelerin yanında, dünya edebiyatındaki postmodern eğilim Türk romanını da etkiledi. Dönemin en önemli yazarı, 2006 Nobel Ödüllü Orhan Pamuk klasik biçimli ilk romanı, Cevdet Bey ve Oğulları ve modernist çizgideki Sessiz Ev romanından sonra Kara Kitap’ı postmodern romana geçiş yapmıştır. Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı bu çizgide romanlardır. Romanlarında Türk romanının başat sorunsalı olan Doğu-Batı ikilemi konusunu çağının perspektifi içinde yeni baştan irdeleyen Orhan Pamuk’un diğer romanları Beyaz Kale, Kar, Masumiyet Müzesi’dir.

1980 sonrası romancıları arasında, Mehmet Eroğlu, Ahmet Altan, Ayla Kutlu yanında postmodern yapıdaki romanları Gece ve Kılavuz, Bilge Karasu; köy gerçekliğini gerçeküstü biçimde işleyerek yeni bir çıkış yapan Sevgili Arsız Ölüm romanıyla Latife Tekin; yine gerçek-gerçekdışı arasında geçişleriyle ünlü romanları fantastik edebiyat içinde gösterilen Nazlı Eray bu dönemin romancıları arasındadır.

Diğer yandan 1970’li yıllarda Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah ve Şule Yüksel Şenler’in Huzur Sokağı romanlarıyla gündeme gelen islamî roman, 1980’lerden sonra Ahmet Günbay Yıldız, Şerife Katırcı, Halime Toros, Emine Şenlikoğlu, A. Vahap Akbaş adlı romancılarla devam etti.

1980-2000 yılları arasında, romanlarıyla adlarını duyuran diğer yazarları şöyle sıralayabiliriz: Leyla Erbil, Buket Uzuner, Tezer Özlü, Nedim Gürsel,

Zülfü Livaneli, İnci Aral, Erendiz Atasü, Tahsin Yücel, Sulhi Dölek, Turgut Özakman, Öner Yağcı, Oya Baydar, Ayşe Kulin, Aslı Erdoğan.

Son dönemin en ilgi çeken yazarları ise İhsan Oktay Anar, Hasan Ali Toptaş, Tuna Kiremitçi ve Nihat Genç’tir.

“Roman” sayfasına dön! «|

Yazı kaynağı : www.cokbilgi.com

Türk edebiyatında roman

Türk edebiyatında roman, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir yazım türüdür. Roman, Tanzimat‘la başlayan batılılaşma sürecinin bir parçası olarak Türk edebiyatına girmiş olup, Fransız edebiyatından eserler başta olmak üzere ilk Türkçe örnekleri çeviri eserlerde gözlemlenmiştir. Şemseddin Sâmi’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri sıklıkla “ilk Türkçe roman” olarak adlandırılsa da daha önce yazılmış başka romanlar da mevcuttur.[Not 1] Fransız romantizm akımından etkilenmiş ve ağırlıklı olarak aşk ve “yanlış batılılaşma” konularını ele almış ilk Osmanlı romanları genellikle oldukça zayıf olup, karakterler yüzeysel işlenmiş ve karikatüre benzeyen tipler ortaya çıkarmıştır. Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde romanlar gelişmeye başlamıştır.

Cumhuriyet döneminin ilk romanları ulusçuluk akımını oluşturmuştur ve bunu “köy romanı” takip etmiştir. 1960 sonrasında sol eğilimlerin artmasıyla toplumcu romanlar yazılmaya başlanmıştır. Gerçekçi akımın etkisi 12 Eylül Darbesine kadar devam etmiştir. 1980 sonrası entelektüel durulmanın etkisi uzun bir süre devam etmiş, ancak 1990’larda daha özgün romanlar yeniden belirmeye başlamıştır.

Tarih[değiştir | kaynağı değiştir]

Çeviri eserler[değiştir | kaynağı değiştir]

Roman, Tanzimat‘la başlayan batılılaşma sürecinin bir parçası olarak, kültürel birikimin doğal bir sonucu değil, bir çeşit sanat ithali şeklinde Türk yazınına girmiştir.[1] Romanın tür olarak Türk edebiyatında görülmesi, Telamak’ı Fransızcadan çeviren Tahtaví’nın, Arapça tercümesinden Yusuf Kamil Paşa’nın yaptığı, Fenelon’un Telemak adlı eserinin çevirisi Terceme-i Telemak ile olmuştur.[2] Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirmen Victor Hugo’nun ünlü romanı Sefiller’i çevirmiştir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu Fransa ile yakın siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olduğu için, özellikle Fransız romanının etkisi ön plana çıkmaktadır. Nitekim roman kelimesi de Türkçeye Fransızcadan doğrudan geçmiştir. Böylece bir süre Fransız romanlarının çeviri ve uyarlamaları okunmuş ve benzer örneklerin yazılması için zemin hazırlanmıştır. Özellikle 1860-1880 yılları arası yoğun bir şekilde çevirilerin yapıldığı bir dönem olmuştur.

İlk Türkçe eserler[değiştir | kaynağı değiştir]

1872-73 yılları arasında gazetede tefrika olarak basılan, 1975’te ise kitap olarak yayımlanan , ancak bu nitelendirme tartışmalıdır. 1873-1874 yılları arasında Recaizade Mahmud Ekrem’in ağabeyi Recaizade Mehmet Celâl tarafında yayımlanan Hayal-i Celâl‘de ilk Türkçe roman olarak isimlendirilmiştir. Bu fikre destek olarak romanın Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ın aksine tefrika edilmemiş olması, yazarın kendisinin eserini roman olarak nitelendirdiği ilk örnek olması ve kitaplaştırılmasının Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat‘tan daha önce gerçekleştirilmiş olması gösterilmektedir. Buna karşın Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat Batılı romanları gösterdiği özellikler açısından daha yakındır.[3]

Buna ek olarak Osmanlıda yaşayan azınlıklarca Türk dilinde yazılmış ama Osmanlı’da Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine azınlık alfabelerinin kullanılmış olduğu daha eski eserler bulunmaktadır. Vartan Paşa tarafından 1851’de Türk dilinde Ermeni harfleriyle yazılmış Akabi Hikâyesi Şemseddin Sâmi’nin eserinden yaklaşık 20 sene daha önce yazılmıştır ve bazı akademisyenlerce “ilk Türkçe roman” (ve “ilk Ermeni romanı“) olarak sınıflandırılmaktadır. Aynı şekilde Anadolu Türkçesi konuşan Karamanlıların/Kapadokya Rumlarının dili olan Karamanlı Türkçesi kullanılarak Misailidis Efendi tarafından 1871’de Rum harfleriyle yazılmış Temaşa-i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş eseri de Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat‘tan önce yayımlanmış başka bir romandır.[3]

Osmanlı yazarları tarafından yazılan ilk romanlar, genellikle oldukça zayıftır. Bunda romanın tür olarak batıdan alınmasının büyük payı vardır. Bu çeşit bir düz yazı geleneği olmayan Türk yazarları özellikle karakter yaratmak konusunda yüzeysel kalmışlar ve karikatüre benzeyen tipler ortaya çıkarmışlardır. İlk yazılan romanlar, kimi zaman neredeyse birebir olacak şekilde, batılı örneklerin taklitleri olarak görülebilir. Bu ilk dönem yazarları daha çok Fransız Romantizm akımını örnek almışlardır. Taner Timur’a göre bunun öncelikli nedenlerinden biri bu dönemde Fransız romanında etkili olan Doğalcılık akımı ve bu akım doğrultusunda yazılan romanların toplumun en yoz ve kötü halini yansıtma eğiliminde olmalarıdır. Osmanlılar bu romanlarda anlatılan hikâyeleri bu nedenle beğenmemiş ve kendilerine uygun görmemişlerdir.[4] Émile Zola gibi yazarların kötümser determinizmi yerine, dönemin değişen Osmanlı toplumuna daha çok hitap eden konuları tercih etmişlerdir. Bu durum, Taner Timur’un Ahmet Mithat Efendi‘den yaptığı alıntıda şöyle geçmektedir:[5]

Bu nedenle dönemin romanlarında daha çok romantik aşklar ve yanlış batılılaşma ana tema olarak ön plana çıkmaktadır. Dönemin bazı önemli romanları şunlardır: Recaizade Mahmud Ekrem’in Araba Sevdası (1896), Namık Kemal’in İntibah’ı (1878) ve Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey’le Rakım Efendi’si (1875).

Türk edebiyatında tarihi romanın ilk denemesi Ahmet Mithat Efendi’nin Yeniçeriler (1871) adlı romanı sayılabilir. Batılı anlamda ilk tarihsel Türkçe roman, Tanzimat Edebiyatı yazarlarından Namık Kemal’in Cezmi’sidir. Onun ilk basımı 1880’de yapılmıştır. Roman Türk edebiyatının ilk tarihi romanı olma özelliği taşır. Romanın sonunda 1. cildin sonu yazısı yer alsa da, kitabın 2. bir cildi yoktur.

Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve usta yazarlar kendilerini gösterdi. “Sanat sanat içindir” tezini savunan bu yazarlar aşk ve acıma gibi konuları işledi. Halit Ziya Uşaklıgil bu dönemin en önemli romancısı sayılır. Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu (1925) adlı romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biri olarak kabul edilir.

1910’dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte Genç Kalemler dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti. Milli romanların yazılması bu dönemde başladı. Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanları bu dönemin örneklerindendir.

Cumhuriyet dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]

Cumhuriyet döneminin ilk romanları ulusçuluk akımını oluşturmuştur. Çoğunlukla Türk Kurtuluş Savaşı‘nı konu edinen romanları bu ilk örnekleri ise, ulusal modernleşme hareketinin etkisiyle, “köy romanı” takip etmiştir. 1960 sonrasında sol eğilimlerin artmasıyla toplumcu romanlar yazılmaya başlanmıştır. Gerçekçi akımın etkisi 12 Eylül Darbesine kadar devam etmiştir. 1980 sonrası entelektüel durulmanın etkisi uzun bir süre devam etmiş, ancak 1990’larda daha özgün romanlar yeniden belirmeye başlamıştır.

Notlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]

Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org

Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

kim kimdir ne zaman nasıl nelerdir nedir ne işe yarar tüm bilgiler
dünyadan ilginç ve değişik haberler en garip haberler burada
enteresan haberler

Yorum yapın