senyoraj geliri elde etme imkanı sağlayan para sistemi

senyoraj geliri elde etme imkanı sağlayan para sistemi bilgi90’dan bulabilirsiniz

VERGİ DOSYASI

Senyoraj veya Sinyoraj Geliri Nedir

Senyoraj geliri, para basma yetkisini elinde tutan kurumun, bu yetkisi dolayısıyla para basarak elde ettiği reel gelirdir. Başka bir deyişle, Senyoraj veya sinyoraj geliri, paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki fark nedeniyle elde edilen gelirdir. Örneğin, 50 TL’lik bir banknotun basım maliyetinin 80 kuruş olduğunu varsayalım. Bu durumda 50 TL’lik banknotun basılarak piyasaya sunulması sonucu elde edilecek senyoraj geliri 49 TL 20 Kuruş olacaktır.

Senyoraj kelimesi para basma yetkisi anlamına geliyor. Kelime anlamını ortacağda derebeylerinin (senyörlerin) para basma konusundaki yetkisinden alıyor. Bu çağlarda, paranın basım maliyeti ile piyasadaki değeri arasındaki fark senyörlere kaldığı için bu gelirler senyoraj geliri olarak isimlendirilmiştir.

Tarihsel süreçte para basma yetkisi kime geçti ise senyoraj yetkisi ve geliri de ona geçmiştir. Bu padişah, kral, imparator olabilir. Modern devlet sistemleri ile birlikte, teknik olarak senyoraj geliri elde hakkı sadece Merkez Bankalarına aittir.

Türkiye’de, 1211 sayılı TC Merkez Bankası Kanununda bu husus açıkça hüküm altına alınmıştır. Kanuna göre “a) Türkiye’de banknot ihracı imtiyazı tek elden Bankaya aittir.”

Enflasyonun sadece para miktarındaki artışından kaynaklanması durumunda, senyoraj ve enflasyon vergisi birbirine eşit olur.

08.02.2019 

Hasan AYKIN

vergidosyasi.com

Yazı kaynağı : vergidosyasi.com

PARASALLA�MA VE SENYORAJ

Prof.Dr.Co�kun Can Aktan, Yrd.Do�.Dr.Utku Utkulu ve
Yrd.Do�.Dr.SelehattinTogay, Nas�l Bir Para Sistemi,

�stanbul: �MKB Yay�n�, 1998. adl� eserden al�nt�.

 

 

PARASALLA�MA VE SENYORAJ

 

Prof.Dr.Co�kun Can Aktan,
Yrd.Do�.Dr.Utku Utkulu ve Yrd.Do�.Dr.Selahattin Togay

 

 

1. PARASALLA�MA
KAVRAMI

Mallar�n
para olarak kullan�ld��� mal para sisteminde,paran�n
de�erli maden i�eri�i ile nominal de�eri hemen hemen ayn�d�r. �rne�in, mal-para
sistemine �rnek te�kil eden alt�n para standard�nda alt�n�n �retim maliyeti ile
nominal de�eri aras�nda fark yoktur.Bu anlamda para otoritesinin alt�n para sisteminde
senyoraj geliri elde etme olanaklar�, paralar�n de�erli maden i�eri�inin
azalt�lmas� bir yana b�rak�l�rsa, �ok s�n�rl�d�r. Tarihsel olarak
incelendi�inde, paralar�n de�erli maden i�eri�inin azalt�lmas� Gresham Yasas�n�n
i�lemesi sonucunda hem �lke i�i ticareti takasa d�nd�r�c� etki yapm��, hem de
uluslararas� ticaret hacmini daraltm��t�r. Bu ba�lamda ele al�nd���nda, esnek bir
para sistemi olmayan mal para sisteminin b�nyesinde bar�nd�rd��� yetersizlikleri
a�ma �abas� tarihsel olarak itibari paran�n ortaya ��kmas�na neden olmu�tur.

           
Ekonomilerin parasalla�ma d�zeyinin y�kselmesi ve itibari para sisteminin
yayg�nla�mas�senyoraj gelirlerini kamu
kesimi a��s�ndan �nemli bir gelir kayna�� haline getirmi�tir.

           
Kamu kesimi a��s�ndan parasal geni�leme s�recinde eldeedilen gelirlerin �nemli bir gelir kayna��
haline gelmesiyle ekonominin parasalla�ma d�zeyi aras�nda do�rudan bir ili�ki
bulunmaktad�r. Para teorisinde �nemli bir kavram olan �parasalla�ma�n�n nas�l
tan�mlanaca��yla ilgili olarak literat�rde farkl� g�r��ler bulunmaktad�r. Dar
anlamda parasalla�ma bir ekonomide para arz�n�n b�y�me oran� olarak tan�mlanabilir.
Ancak dar anlamda parasalla�man�n anlaml� bir g�sterge olabilmesi i�in, ekonominin
reel sekt�r�n�n parasalla�ma d�zeyinin y�ksek olmas� gerekmektedir. Bu ikinci olgu,
geni� anlamda parasalla�ma kavram� olarak d���n�lebilir. Buna g�re bir ekonominin
geni� anlamda parasalla�ma d�zeyinin y�kselmesi, pazar i�in �retimin
yayg�nla�mas� demektir. Ku�kusuz pazar i�in �retimin yayg�nla�mas� ekonomide
uzmanla�ma d�zeyini y�kseltmekte; uzmanla�ma d�zeyinin y�kselmesi de��retim� ve �t�ketim� faaliyetlerinin
ayr��mas�na neden olmaktad�r. Ba�ka bi�imde ifade edilirse, ekonomide uzmanla�ma
d�zeyinin y�kselmesi �retim hacminin artmas�na; �retim hacminin artmas� m�badeleye
konu olan mal ve hizmet hacminin (i�lem hacminin) artmas�na neden olmaktad�r. I�lem
hacminin artt��� bir ekonomide paran�n kullan�lmas� yayg�nla�maktad�r.

           
Buraya kadar anlat�lanlar ba�lam�nda ele al�nd���nda, bir ekonominin geni�
anlamda parasalla�mas�, dar anlamda parasalla�mas�n� iktisadi a��dan anlaml� hale
getirmektedir.

Bu
b�l�mde �Parasal geni�leme nas�l �l��l�r?� sorusunun cevapland�r�lmas�
ama�lanmamakta, parasal geni�lemenin bir nedeni ve ayn� zamanda bir sonucu olan
senyoraj gelirleri tart���lmaktad�r. Ancak parasalla�man�n �l��s� olarak�para arz�n�n milli gelire oran�n�n� bir
�l�� olarak kullan�lmas�yla ilgili olarak Alkin (1996: 11) �u saptamay�
yapmaktad�r: �para arz�n�n milli gelire oran� �o�u zaman, �lke ekonomisinin
geli�mi�li�ini ya da b�y�mekte oldu�unu kan�tlamaktad�r�. Alkin (1991)�in
yapt��� bu saptama, �ekonomide i�lem hacminin art��� yani ekonomik b�y�me para
miktar�n�n artmas�na neden olur� g�r��� �er�evesinde ele al�nd���nda do�ru
gibi g�r�nmektedir. Ancak soruna ba�ka bir a��dan bak�ld���nda, para arz�n�n
milli gelire oran� paran�n dolan�m h�z�n� vermektedir. Bu anlamda paran�n dolan�m
h�z�n�n, Alkin (1991)�in belirtti�i gibi, ekonominin geli�mi�li�inin ya da
b�y�mekte oldu�unun bir kan�t� olarak ele al�n�p al�namayaca�� tart���lmas�
gereken bir noktad�r.

           
Parasalla�man�n �nemine bu �ekilde de�indikten sonra tekrar belirtilmelidir
ki, esnek bir para sistemi olarak itibari para sistemi ekonominin dar anlamda
parasalla�mas� i�in uygun bir ortam yaratmaktad�r. ��nk�, itibari para sisteminde
paran�n �retim maliyetleri ile nominal de�eri aras�nda �ok b�y�k farklar
bulunmaktad�r.

           
Tarihsel olarak, alt�n para yerine ka��t para kullan�m�n�n yayg�nla�mas�,
aksi takdirde alt�n �retimine tahsis edilecek olan kaynaklarla ilgili �ok b�y�k bir
sosyal tasarruf sa�lam��t�r. Bu sosyal tasarruf ayn� zamanda, paran�n �retim
maliyetinin d�����n� temsil etti�i i�in, bu bi�imde elde edilen senyoraj, Bu

ba�lamda
ka��t para kullan�m�n�n sosyal maliyeti,ka��t
para �retmek i�in kullan�lan kaynaklar�n alternatif maliyeti ile �l��lebilir.
Ba�ka bi�imde ifade edilirse, alt�n�n para olarak kullan�lmas�n�n alternatif
maliyeti; alt�n �retimine tahsis edilecek olan kaynaklar ba�ka bir alanda
kullan�ld���nda elde edilecek getiri oran�yla �l��lebilir. Buna g�re, ka��t
para kullan�m�n�n alternatif maliyeti ile alt�n para �retiminin alternatif maliyeti
aras�ndaki fark, hem elde edilecek sosyal tasarrufun derecesini hem de senyoraj gelirinin
derecesini ortaya koyar (Black, 1995: 287).

           
Mal-para sisteminden itibari para sistemine ge�i� s�reci ile ile ilgili olarak
Ritter (1995) �u soruyu soruyor: �Tarihsel a��dan ele al�nd���nda mal para
sisteminden itibari para sistemine ge�i� ni�in �ok uzun bir zaman alm��t�r?�.

Ticaret
hacminin geni�lemesi ve ekonomide uzmanla�ma d�zeyinin art���, bu s�recin uzun bir
zaman almas�n�n gerek�esi olarak g�sterilmektedir.Ancak Ritter (1995)�e g�re,mal
paradan itibari para sistemine ge�meden �nce bu sistemin s�rd�r�lebilirli�ine olan
inanc�n artt�r�lmas�n�n, yani itibari para sisteminin g�venilir bir para sistemi
haline getirilmesinin zorunlu olmas� ge�i� s�recinin �ok b�y�k bir zaman dilimine
yay�lmas�na neden olmu�tur.

           
Burada ele al�nan konu itibariyle, Friedman��n g�r��lerine de de�inilmesi
yararl� olacakt�r. Friedman (1963:430)�a g�re,toplumun
b�t�n� a��s�ndan mal para sisteminin yetersizli�i, mal para stokunun
artt�r�lmas� i�in reel kaynak kullan�m�n�n zorunlu olmas�d�r. Bu durum tarihsel
s�re�te ilk olarak ��deme taahh�tlerinin� para olarak kullan�m�na daha sonra ise
itibari paran�n do�mas�na yol a�m��t�r. Ka��t para y�zde 100 alt�n
kar��l���nda ihra� edilirse bu durumda ka��t paran�n varl��� sorun yaratmaz.
Oysa ki, para ihrac�n�n tam alt�n kar��l��� olmad���ko�ullarda para sisteminin kamu kesiminin
m�dahalesi olmadan i�lemesi, iki unsurun varl���na ba�l�d�r: Ilk olarak, para
ihra� eden kurumlar �deme taahh�tlerini tam olarak kar��lamal�d�rlar. Ancak �deme
taahh�tlerini gelece�e y�nelik oldu�u i�in bunu garanti alt�na alacak bir mekanizma
yoktur. Ikinci olarak, t�m sorumluluk �deme taah�tlerini kabul edenlere ait
olmal�d�r. Ancak bu ikinci ko�ulu varsaymak bile anlams�zd�r. Friedman, mal para
sisteminin kaynak maliyetinin y�ksek olmas� nedeniyle itibari para sistemini savunmakta,
ancak serbest rekabeti savunan bir iktisat�� olmas�na ra�men, itibari para sisteminin
devlet m�dahalesi olmaks�z�n sa�l�kl� bi�imde i�leyemeyece�ini; ��nk� paran�n
�retim maliyetinin nominal de�erinden �ok d���k olmas� durumunda paran�n serbest
rekabet ko�ullar�nda �retilmesinin parasal dengesizlik yarataca��n� ifade
etmektedir. Friedman��n kamu m�dahalesiyle kastetti�i, para ihra� tekeline sahip
olan bir merkez bankas�n�n var olmas� ve bu merkez bankas�n�n bir kurala g�re para
arz etmesidir. Oysa ki senyoraj�n bir gelir kayna�� olarak �nemli hale gelmesiyle
ekonomide istikrars�zl�k yaratan bir fakt�re d�n��mesinin temel nedenlerinden birisi
merkez bankas�n�n parasal tekele sahip olmas�d�r.

 

2.
PARASAL TEKEL VE SENYORAJ

           
2.1. Senyoraj Gelirlerinin �l��m�

           
Kamu kesiminin parasal geni�leme s�recinde elde etti�i senyoraj gelirlerinin
�l��m�ne ve analizine y�nelik olarak �standart yakla��m� ve �optimal senyoraj
teorisi� olmak �zere iki ana farkl� yakla��m bulunmaktad�r. Standart analizde
senyoraj�n tan�m�na ili�kin, Monetarist Yakla��m ve Kamu Maliyesi Yakla��m� olmak
�zere, iki farkl� yakla��m bulunmaktad�r. Ikinci yakla��m tarz� ise optimal
senyoraj teorisi olup, bu teori daha sonra geli�tirilmi� ve kamu finansman� teorisi
ortaya ��km��t�r.

Monetarist
yakla��ma g�re, senyoraj ve enflasyon vergisi devletin para yaratma konusundaki
h�k�mranl�k hakk�n� kullanarak, baz paray� artt�rmak suretiyle elde etti�i reel
gelirdir. Merkez bankas�n�n h�k�mete s�f�r faizli bor� vermesi f�rsat maliyeti
yakla��m� olarak da bilinen kamu maliyesi yakla��m�n�n �z�n� olu�turmaktad�r.
Buna g�re kamu kesimi gereksinim duydu�u fonlar� i� bor�lanma ile finanse etti�inde,
pozitif bir faiz �demek durumunda iken, para yarat�m� ile finanse etmesinde s�f�r
faizli bir bor� kullanm�� olmaktad�r (Soylu, 1997: 9-11).      

           
Kamu maliyesi yakla��m�na g�re senyoraj (S), nominal faiz oran� (i) ile reel
para stokunun ( M / P ) �arp�m�na e�ittir.Yani

           
S= i . ( M / P) dir.

           
Adam vd. (1996: 534-5)�ye g�re,
monetarist yakla��m �er�evesinde senyoraj �u bi�imde g�sterilebilir:

           
                      
                                   
^

S= M / P
= M / M . M / P = M . m                                              
(II.1)

           

Burada;

           
S: toplam senyoraj gelirleri,

           
M:
nominal para stoku,

           
P: fiyatlar genel
d�zeyi,

           
m: reel para balanslar�n� g�stermektedir. Ayr�ca bu form�lasyonda; ()
de�i�kenin zaman i�inde art�� h�z�n� ve (^) de�i�kenin b�y�me
oran�n� ifade etmektedir.

           
Buna g�re (II.1) nolu denklemde; m, senyoraj gelirleri taban�n� g�stermektedir.
Denklemi daha rafine hale getirmek i�in
P�yi
enflasyon oran� olarak tan�mlay�p,

^                     
^

           
M = (
P
+
m )ya da

 

        
^

           
m = m . m

 

�eklinde
yazabiliriz. Buna g�re (II.1) nolu denklem, �u bi�imde ifade edilebilir:

                    

           
S =
P . m+ m                                  
                                                         
                                     (II.2)

Buna
g�re devletin elde edebilece�i senyoraj geliri iki k�s�mdan olu�maktad�r;

      enflasyon
vergisi b�l�m�,

      reel
balans b�l�m�.

           
Enflasyon vergisinin taban�n� olu�turan reel para balanslar� (m) dola��mdaki
para ve banka rezervlerinden olu�maktad�r. (II.2) no�lu denklemden hareketle, kamu
kesimi a��s�ndan toplam senyoraj gelirlerinin enflasyon vergisine e�it olmad���n�n
vurgulanmas� �nem ta��maktad�r. Bu e�itlik ancak yurt i�i hanehalklar�n�n para
talebine ili�kin davran��lar�n�n de�i�medi�i statik durgun durumda s�z konusu
olabilir. ��nk�, kamu kesimi nominal para stokunu artt�rarak toplad��� enflasyon
vergisini artt�rabilir ama enflasyonun s�reklilik kazand��� ekonomilerde halk�n elde
bulundurdu�u reel para balanslar� giderek azal�r.

           
Halk�n elde bulundurdu�u reel para balanslar� enflasyonvergisinin taban�n� te�kil etti�i i�in, reel
para balanslar�n�n azalmas� kamunun elde etti�i senyoraj gelirlerinin azalmas�anlam�na gelir.Yani toplam senyoraj gelirlerinin
birinci k�sm� ile ikinci k�sm� ters y�nde hareket etmektedir. Bu durumda �Senyoraj
gelirlerini maksimize eden enflasyon oran� nedir? sorusuna verilen geleneksel cevab�n
tart��maya a��lmas� bir gereklilik olarak do�maktad�r. Bu soruya literat�rde
verilen geleneksel cevap �udur: �Para talebi fonksiyonunun nokta esnekli�inin bire
(e=1) e�it oldu�u enflasyon oran�nda, toplam senyoraj gelirleri maksimum olur.�
Geleneksel olarak verilen bu cevap, reel para talebinin sadece enflasyon oran�n�n bir
fonksiyonu oldu�u statik durum i�in do�rudur. Ekonomi b�y�yorsa, yani para talebinin
gelir esnekli�i art�yorsa senyoraj gelirlerini maksimize eden enflasyon oran� statik
durumdaki optimal enflasyon oran�n�n alt�nda olabilir. ��nk� enflasyonist bir
ortamda veri reel para stokundan elde edilen enflasyon vergisi artarken, ekonomik birimler
taraf�ndan elde tutulan ek para balanslar�n�n reel de�eri s�rekli olarak
azalmaktad�r. Yani daha �nce de ifade edildi�i gibi, toplam senyoraj gelirlerinin
enflasyon vergisi k�sm� ile reel balans k�sm� aras�nda bir �trade-off�s�z konusudur.

           
Klein
ve Neumann (1990: 213-20) soruna ba�ka bir a��dan yakla�makta vesenyoraj gelirlerindeki de�i�me ile kamu
kesiminin elde etti�i senyoraj geliri aras�ndaki farkl�l��� �u bi�imde ifade
etmektedir: 1987 y�l�nda, Ingiltere Merkez Bankas� 0.77 milyar paundluk para ihra�
etmi�, ayn� y�l hazine b�t�e finansman� i�in 1.05 milyar Paund kullanm��t�r.
Ayn� y�l Alman Merkez Bankas� 11.9 milyar Mark para ihra� etmi�, h�k�met kendi
ihtiya�lar� i�in 0.3 milyar Mark kullanm��t�r.

           
Iki �lke kar��la�t�r�ld���nda yarat�lan parasal taban ile parasal taban
art���n�n devlete tahsis edilen k�sm� aras�nda ciddi bir farkl�l�k
bulunmaktad�r. Bu ba�lamda ele al�nd���nda senyoraj�n, devletin para yaratma
nedeniyle elde etti�i gelir olarak tan�mlanmas� eksik bir yakla��md�r.
Senyoraj��n ekonomik birimlerin elde para tutmalar�n�n alternatif maliyetini
yans�tt��� dikkate al�nd���nda, yukar�da s�z konusu edilen tan�mlama, sanki,
kamu kesiminin elde etti�i gelirler ile �zel sekt�r�n katland��� maliyetin
biribirine e�it oldu�unu varsaymaktad�r. Oysa ki, iki �lkeye ili�kin olarak yukar�da
verilen �rnek senyoraj�n mali y�n� ile parasal y�n� aras�nda yak�n bir ili�ki
olmayabilece�ini ortaya koymaktad�r. Bu anlamda �lkeleraras� senyoraj geliri
kar��la�t�rmalar� yap�l�rken; parasal taban�n yarat�l�� bi�imi ve bunu
�evreleyen yasal ve kurumsal fakt�rler g�z�n�ne al�nmal�d�r.

           
Buiki olgu g�z�n�ne
al�nd���nda senyoraj�n mali y�n� ile parasal y�n�n�n birbirinden ay�rt edilmesi
�nem kazanmaktad�r. Ancak genel olarak, parasal senyoraj kamu kesimine akan senyoraj
gelirlerinin bir �l��s� olarak ele al�nmaktad�r. Bu hatal� yakla��m�n iki temel
nedeni bulunmaktad�r:

      Kamu
kesimi ile merkez bankas� aras�ndaki ili�kileri d�zenleyenyasal ve kurumsal �er�eve g�zard� edilerek,
parasal tabandaki art���n tamamen kamu kesimi i�in senyoraj gelirine d�n��t���
varsay�lmaktad�r.

      Bununla
ba�lant�l� olarak, kamu kesiminin elde etti�i senyoraj gelirlerinin parasal taban�n
yarat�l�� bi�iminden ba��ms�z oldu�u varsay�lmaktad�r.

           
Klein ve Neumann (1990) merkez bankas�n�n ba��ms�z oldu�u Almanya
�rne�inden hareket ederek �u saptamay� yap�yor: Enflasyon oran�n�n artt�r�lmas�
kamu kesiminin elde etti�i senyoraj gelirlerini artt�rman�n ne gerekli, ne de yeterli
ko�uludur. ��nk�, merkez bankas� taraf�ndan do�rudan finanse edilen h�k�metler,
do�rudan finanse edilmeyen h�k�metlere g�re para yarat�m�ndan daha az gelir elde
etmektedirler.

           
Melnick ve Sokoler (1984) ise, monetarist senyoraj tan�mlamas�n�n alt�nda yatan
ana varsay�mdan hareketle, konuyu ba�ka bi�imde analiz etmektedir. Melnick ve Sokoler
(1984)�e g�re, kamu kesiminin parasal geni�leme s�recinde elde etti�i gelirlerle
ilgili tart��malar, istikrarl� b�y�me s�recinde olan �lkeler i�in yap�lmaktad�r.
Buna g�re inceleme konusu yap�lan �lkelerin istikrarl� b�y�me s�reci i�inde
oldu�u varsay�m�ndan hareketle parasal geni�leme s�recinde yarat�lan gelirlerin
�senyoraj� ve �enflasyon vergisi� olmak �zere iki k�s�mdan olu�tu�u
varsay�lmaktad�r. Bu ba�lamda ele al�nd���nda Melnick ve Sokoler (1984)��n
yapt��� �al��ma, kamu kesiminin parasal geni�leme s�recinde elde etti�i gelirin
analizinde farkl� bir noktan�n alt�n� �izmektedir. Kamu kesimi, parasal geni�leme
nedeniyle eldeetti�i gelirlerin GSMH�ye
oran�n� sabit bir d�zeyde s�rd�rmeyi ama�lamaktad�r.Bu ba�lamda, geleneksel analizlerin tersine kamu kesiminin parasal geni�leme
nedeniyle elde etti�i gelirleri maksimize etmeye �al��t��� varsay�lmamaktad�r.

Bu ba�lamda Melnick ve Sokoler (1984: 228)�in ula�t���
sonu�lar �u bi�imde ortaya konulabilir: Ulusal gelirin b�y�me oran� d��sal
nedenlerle d��erken, kamu kesiminin parasal geni�leme arac�l���yla elde etti�i
gelirlerin GSMH�ye oran�n� sabit tutmakisterse,
ekonomik b�y�me h�z�n�n d����� nedeniyle ortaya ��kan senyoraj kayb�n�
telafi edecek bi�imde enflasyon oran�nda bir art�� ortaya ��kar.

Enflasyon oran�nda zorunlu olarak ortaya ��kacak olan
art���n boyutunun ne olaca�� para talebi fonksiyonuna ba�l�d�r. Buna g�re, reel
para talebi beklenen enflasyon oran�n�n semi-logaritmik bir fonksiyonu ise (bu
�al��mada para talebi fonksiyonu semi-logaritmik bir fonksiyon olarak
tan�mlanm��t�r), yani enflasyon oran� artarken para talebinin beklenen enflasyona
esnekli�i art�yorsa, reel senyoraj gelirlerinin sabitli�i hedeflendi�inde, ulusal
gelirin b�y�me oran�nda ortaya ��kan d��me; sadece enflasyon oran�n�n artmas�n�
gerektirmez. Ayn� zamanda enflasyon oran�ndaki telafi edici art���n mevcut enflasyon
oran�n�n pozitif bir fonksiyonu oldu�u anlam�na gelir.

           
Buraya kadar anlat�lanlar �����nda, kamu kesimi a��klar� azalma y�n�nde
rijit bir yap�ya sahipken, GSMH�n�n daha d���k bir b�y�me trendine girmesi
beklenen enflasyon oran�nda art��a neden olan en �nemli fakt�r olarak
de�erlendirilmektedir.

Optimal senyoraj teorisine y�nelik genel de�erlendirmeleri
ise �u �ekilde �zetleyebiliriz: Optimal senyoraj teorisinin Cagan (1956) sonras�
geli�im �izgisini belirleyen Phelps (1973) olaya kamu finansman� a��s�ndan
yakla�m��t�r (Soylu, 1997: 12). Optimal senyoraj teorisine g�re, kamu kesiminin
finansman gereksinmesindeki art��; para arz�ndaki, enflasyon oran�ndaki ve nominal
faiz oranlar�ndaki art���n tek belirleyicisidir. Mankiw (1987: 328), ABD ekonomisi
i�in, 1952-1985 d�nemine ait verileri kullanarak �u sonuca ula�m��t�r: �1952-1985
d�neminde merkezi h�k�metin gelirleri y�zde 1 artt���nda nominal faiz oran� y�zde
1.1 ile y�zde 1.4 oran�nda artmaktad�r. Ortalama vergi oran� ile nominal faiz
oranlar� aras�nda pozitif ili�ki y�ksek olmas�na ra�men, optimal senyoraj teorisi
nominal faiz oranlar�ndaki de�i�menin sadece 1/3 ��n� a��klamaktad�r.� Mankiw
(1986: 340) optimal senyoraj teorisiyle ilgili olarak �u saptamay� yap�yor: Bu makalede
analiz edildi�i bi�imiyle, optimal senyoraj teorisi, �para arz�n�n b�y�me
oran�ndaki�, �enflasyon oran�ndaki�, �nominal faiz oranlar�ndaki�
dalgalanmalar�n yaln�zca k�smi bir a��klamas�n� yapabilmektedir.

           
Kamu finansman� teorisinde, k�sa d�nemde �talep bask�lar�n�n� ya da
�maliyet itici unsurlar�n� enflasyonu belirlemede daha �nemli oldu�u
reddedilmemeklebirlikte , �kamu
finansman� yakla��m��na g�re kamu kesiminin gelirlerini artt�rma ihtiyac�
enflasyonun nihai belirleyicisidir. Anand ve Wijnbergern (1989) kamu finansman�
teorisiyle ilgili olarak �u saptamay� yapmaktad�r: �Kamu finansman� yakla��m�
finansal sekt�r reformlar� ba�lam�nda uygulanan mali politikalar�n sonu�lar�n�n
de�erlendirilmesi a��s�ndan yararl� bir ara�t�r�.

           

2.2.
Senyoraj Gelirleri ve Finansal Serbestle�me

           
Bir �lkede kamu kesiminin parasal geni�leme sonucu elde edece�i senyoraj
gelirlerinin boyutu, finansal sistemin serbestlik d�zeyi ile yak�ndan ili�kilidir.
Modern finansal sistemlerde tek bir para otoritesi bulunmas�na ra�men para yaratan kurum
bir tane de�ildir. Merkez bankas�na ek olarak bankalar, para yaratan kurumlar olarak
�ok b�y�k bir �neme sahiptir. Bu anlamda kamu kesiminin elde etti�i senyoraj
gelirlerinin d�zeyi ile bankac�l�k sistemine y�nelik d�zenlemeler aras�nda do�rudan
ili�ki bulunmaktad�r. Bu nedenle s�ras�yla, ilk olarak, finansal yenilik �nerilerinin
geli�mekte olan �lkeler a��s�ndan de�erlendirilmesi yap�lacakt�r. Bunu izleyen alt
ba�l�kta ise finansal bask�, bankac�l�k sekt�r�ne y�nelik d�zenlemeler ve para
ikamesi aras�ndaki ili�kiler incelenecektir.

 

           
2.2.1. Finansal Serbestle�me �nerisinin Nedenleri ve Geli�mekte Olan �lkeler
A��s�ndan Bir De�erlendirme
      

Studart (1995-1996: 270-1)�e g�re, finansal serbestle�memodelleri geli�mekte olan �lkelere y�nelik
hatal� bir bak�� a��s�n� temsil etmektedir. ��nk�, finansal serbestle�me
yakla��m�n�nkendi kurgusu i�inde,
finansal serbestle�me tart��malar�nda sorulan sorular �Finansal serbestle�meyi
yapmal� m�y�z?�; �Finansal serbestle�meyi hangi h�zda ger�ekle�tirmeliyiz?�
iken; asl�nda sorulmas� gerekli olan sorular �unlard�r: �Geli�mekte olan
�lkelerdeki finansal sistem, finansal olarak istikrarl� bir b�y�meyi sa�layabilir
mi?�; �Geli�mekte olan �lkelerde finansal sistemin b�yle bir rol� oynayabilmesi
i�in gerekli olan kurumsal de�i�iklikler nelerdir?�.

Studart (1995-1996: 287)�a g�re, finansal serbestle�me
tart��malar�, neoklasik yakla��ma dayand��� i�in yat�r�mlar�n finansman�n�n
iki y�nl� bir olgu oldu�u g�zard� edilmi�tir. Yat�r�mlar�n finansman� sorunu
a��s�ndan bak�ld���nda, sadece k�sa vadeli finansman olanaklar�n�n varl���
yeterli de�ildir. Finansal piyasalar yat�r�mlar i�in uzun vadeli finansman�
sa�lamal�d�r. Bu anlamda, finansal piyasalar�n ana fonksiyonu ortaya ��kmaktad�r.
Finansal piyasalar�n ana rol�, sistemdeki k�sa vadeli y�k�ml�l�klerin uzun vadeli
y�k�ml�l�klere d�n���m�n� sa�lamas�d�r ki, bu olgu finansal sistemin
geli�mi�lik derecesi ile ilgilidir. Dolay�s�yla, d��sal fonlar�n kullan�m�
a��s�ndan yat�r�mlar�n finansman� s�recinde sadece bankalar�n de�il, sermaye
piyasalar� ve bu piyasalar�n b�nyesinde yer alan birincil ve ikincil piyasalar�n �ok
�nemli bir fonksiyonu bulunmaktad�r. Yat�r�mlar�n k�sa vadeli finansman�n�n
yan�s�ra uzun vadeli finansman�n� da sa�layacak sa�lam finansal yap�lar
olu�turulmad��� s�rece sa�l�kl� finansman bi�imlerinin olu�turulmas�
olanaks�zd�r. Yat�r�mlar�n finansman�n�n iki y�nl� bir s�re� olmas� ve bunun
yaratt��� sorunlar�n do�ru bi�imde tesbit edilememi� olmas�, Studart (1993:
286)�a g�re, finansal serbestle�memodellerinin
dayand��� ana fikirden kaynaklanmaktad�r. ��nk�, finansal serbestle�me modelleri
�tasarruflar yat�r�mlar� belirler� ana fikrine dayanmaktad�r.

           
Bunlara ek olarak, Dutt (1990-1991), finansal serbestle�me modellerinin
�ng�r�lerini gelir da��l�m� sorunu ile ili�kilendirerek �u noktan�n alt�n�
�izmektedir: E�er ekonomide at�l kapasite varsa, finansal serbestle�me sonucunda
ortaya ��kacak olan faiz oran� art��lar� enflasyon oran�n� art�r�r, gelir
da��l�m�n� k�t�le�tirir, ekonomik b�y�me oran�n� d���r�r. Oysa ki,
finansal serbestle�me modelleri faiz oranlar�ndaki art���n gelir da��l�m� ve
dolay�s�yla ekonomide harcama d�zeyi �zerine yapaca�� etkileri g�z ard�

etmektedir. Faiz oranlar�n�n serbest b�rak�lmas�, ulusal
paraya y�nelik talebin artt�r�lmas�yla ili�kilendirildi�inde; artan nominal faiz
oranlar� halk�n yabanc� mevduat yerine ulusal paraya y�nelmesine neden olacakt�r.
Ancak, bu politika kamu kesimi a��klar�n�n artmakta oldu�u bir ortamda
uygulan�yorsa, bu durum banka bilan�olar�n�n aktif yap�s�n� krediler aleyhine, kamu
menkul k�ymetleri lehine bozabilir. Bu ise bankalar�n finansal arac�l�k s�recinin
taraflar� a��s�ndan niteliksel bir de�i�ime i�aret eder. Bu ba�lamda
de�erlendirildi�inde, faiz oranlar�n�n serbest b�rak�lmas�, makro ekonomik istikrar
ve bankalar�n denetimi aras�ndaki kar��l�kl� ili�kiler �nem kazanmaktad�r.
Villanueva ve Mirakhor (1993: 32)�a g�re, bir �lkede makro ekonomik istikrars�zl�k
varsa ve bankalara y�nelik denetim ve g�zetim mekanizmalar� etkin de�ilse, faiz
oranlar� tedricen serbestle�tirilmelidir.

 

           
2.2.2. Finansal Bask� ve Senyoraj Gelirleri Aras�ndaki �li�ki

           
Giovannini ve Melo (1993: 954)�e g�re, finansal bask� reel faiz oranlar�n�n
d���k olmas� sonucunu yaratarak, kamu kesiminin kendisini d���k faiz oranlar�ndan
finanse etmesini m�mk�n k�lmakta ve bu haliyle kamu kesimi i�in bir gelir kayna��
olmaktad�r. Bu ba�lamda ele al�nd���nda finansal bask� sonucunda kamu kesiminin
elde etti�i gelirler �u bi�imde hesaplanabilir: H�k�metin fon elde etmek i�in d�nya
piyasalar�nda �dedi�i faiz oran� fonlar�n g�lge fiyat� olarak ele al�n�rsa,finansal bask�dan sa�lanan gelirler, yurt i�i
faiz oran�-yurt d��� faiz oran� fark�n�n kamu kesiminin bor� stoku ile
�arp�larak bulunur. Finansal bask�n�n ni�in bir gelir kayna�� olarak
kullan�ld��� sorusu yan�tlanarak, finansal bask�dan elde edilen gelirlerle senyoraj
gelirleri aras�ndaki ili�ki ortaya konulabilir: Finansal bask�n�n bir gelir kayna��
olarak kullan�lmas�n�n nedenleri �unlard�r:

     
vergi toplaman�n maliyetinin y�ksek
olu�u,

     
h�k�metin finansal bask� politikalar�
izleyerek geliri yeniden da��tma olanaklar�na sahip olmas�,

     
a��k bir vergileme bi�imi olmamas�
nedeniyle finansal bask� politikas� uygulaman�n, geleneksel vergilendirmeye g�re
politik riskinin olmamas�.

           
Buraya kadar anlat�lanlar �er�evesinde ele al�nd���nda finansal bask�dan
elde edilen gelirlerle senyoraj gelirleri aras�ndaki tamamlay�c�l�k ili�kisi �u
bi�imde ortaya konulabilir:

     
Fiyatlar genel d�zeyinin artt��� bir
ortamda, finansal bask� politikalar�yla nominal faiz oranlar�n�n artmas�na
k�s�tlamalar getirilmesi reel faiz oranlar�n�n d��mesine neden olmaktad�r. Bu durum
nihai olarak kamu bor�lar�n�n reel de�erinin d��mesine yol a�maktad�r.

     
Finansal bask� politikalar�n�n izlenmesi
bir �lkede finansal aktif yelpazesinin geni�lemesini �nlemektedir. Bu ise, reel faiz
oranlar�n�n d��t��� bir ortamda ulusal paraya talebi artt�rmaktad�r. Yani
senyoraj gelirlerinin taban�n� geni�letmektedir.

      Yine
ikinci maddede belirtilen olgunun bir par�as�olarak,
finansal bask� politikalar� ile bankalar�n tutulmas� gereken zorunlu kar��l�k
oranlar� artt�r�larak bankalar�n parasal taban talepleri artt�r�labilmektedir.
Bankalar�n parasal taban taleplerinin artmas� senyoraj gelirlerinin taban�n�n
geni�lemesi anlam�na gelmektedir (Giovannini ve Melo, 1993: 955).

           
Bir �lkede d�viz kuru kontrollerinin kald�r�lmas�, yurt i�i finansal aktif
yelpazesinin geli�imi, finansal piyasalarda kullan�lan i�lem teknolojisinin i�lem
maliyetlerini d���rmesi gibi, liberasyon uygulamalar� sonucunda ortaya ��kan
geli�meler, finansal bask�y� ortadan kald�rarak, kamu kesiminin senyoraj geliri elde
etme kapasitesini d���rmektedir. ��nk� finansal liberasyon uygulamalar� paran�n
hem yurt i�i finansal aktiflerle ikame edilmesi s�recine hem de yabanc� finansal
aktiflerle finanse edilmesi s�recine yol a�maktad�r. Neticede bir �lkede ulusal
paray� ikame eden finansal aktif yelpazesinin yayg�nla�mas�, mali sistemin toplam
likiditesi i�inde itibari paran�n g�reli �nemini giderek azaltmaktad�r.
Itibari
para ise merkez bankas�n�n yaratt��� ve senyoraj gelirlerinin taban�n� olu�turan
parad�r.[1]

           
Senyoraj gelirleriyle finansal yenilikler aras�ndaki ili�kilendirme ba�ka bir
a��dan yap�labilir: Daha �nce belirtildi�igibi,
finansal yenilikler ekonomide para benzerlerini yayg�nla�t�rmakta, para benzerlerinin
al�n�p sat�ld��� ikincil piyasalar geli�me g�stermektedir. Cox (1984), bu
ba�lamda �basit enflasyonist finansman� olgusu ile �kamu kesimi a����n�n genel
finansman�� aras�nda bir fark oldu�unu vurgulamaktad�r. Buna g�re, geleneksel
enflasyonist finansman yakla��m�nda, enflasyon oran�ndaki art���n, ekonomik
birimlerin itibari para talebinin derecesine g�re, kamu kesiminin elde etti�i gelirleri
artt�rd��� vurgulanmaktad�r. Oysa ki kamu kesimi a����n� finanse etmenin tek
yolu para basma de�ildir. Bu anlamda �kamu kesimi a����n�n genel finansman��
yakla��m�nda vurgulanan husus �udur: Enflasyon oran�ndaki art��, kamu kesiminin bir
gelir kayna��ndan (yani para yarat�m�ndan) di�er bir gelir kayna��na (yani tahvil
ihrac�na) y�nelmesine neden olur. Bu anlamda kamu kesimi a����n�n i� bor�lanma
ile finanse edilmesi s�recinin sa�lam bir kamu geliri kayna�� haline d�n��ebilmesi
i�in, kamu kesimi bor�lanma ara�lar� ile �zel kesim bor�lanma ara�lar�ndaki ikame
ili�kisi m�kemmel olmal�d�r.Hatta,
likidite olanaklar� itibar�yla kamu kesimi tahvilleri �zel sekt�r tahvillerinden daha
�st�n niteliklere sahip olmal�d�r. Bu konuda yap�lan �al��malar, kamu kesimi
tahvilleri ile �zel kesim tahvilleri aras�nda m�kemmel bir ikame ili�kisi
olmad���n� g�stermektedir. Bu anlamda kamu kesiminin bir gelir kayna�� olarak
senyorajdan i� bor�lanmaya y�nelmesi kamu kesimi gelirlerini art�rmaktad�r.

 

           
2.2.3. Senyoraj Gelirleri ve Bankac�l�k Sekt�r�ne Y�nelik Uygulamalar

           
Senyoraja ili�kin analizler genel olarak, devletin para yaratma g�c�neba�l� olarak elde etti�i gelirlerin analizi
ile s�n�rl�d�r. Ba�kabi�imde ifade
edilirse, yap�lan analizlerde bankac�l�k sekt�r�n�n varl��� g�zard�
edilmektedir. Bu t�r analizlerde para talebinin, sadece dola��mdaki para talebinden
olu�tu�u varsay�lmakta, ekonomik birimlerin mevduat talepleri g�zard� edilmektedir.
Oysa ki ticari bankalar�n mali sistemin �nemli par�as� oldu�u g�n�m�zde para
balanslar�n�n �o�u ticari bankalarda tutulan mevduatlardan olu�maktad�r. Burada
dikkat edilmesi gerekli olan nokta �udur; bu mevduatlar parasal taban i�inde banka
rezervleri bi�iminde temsil edilmektedir. Bu ba�lamda ele al�nd���nda bankac�l�k
sekt�r�n�n analizlere dahil edilmesi b�y�k bir �neme sahiptir. Bankac�l�k
sekt�r�n�n varl��� �zel sekt�r�n nakit mevduat tercihine ba�l� olarak
h�k�metin elde edece�i gelirleri etkilemektedir.

Bankac�l�k sekt�r�n�n analizlere nas�l dahil edildi�i
�nem kazanmaktad�r. �rne�in Brock (1989), bankac�l�k sekt�r�n�n rekabet�i bir
yap�ya sahip oldu�unu varsaymaktad�r. Brock (1989)�un �al��mas�nda cevap aranan
soru �udur; �Kamu harcamalar�n� finanse etmek i�in senyoraj gelirlerine gereksinim
duyuluyorsa, bir genel denge modeli i�inde optimal enflasyon oran� ve bankalara
uygulanacak olan zorunlu rezerv oran� nas�l belirlenir?� Bu �al��mada sunulan
modelde, bankac�l�k sekt�r�n�n varl��� h�k�metin senyoraj gelirlerini
etkilemekte ancak bankac�l�k sekt�r� herhangi bir senyoraj geliri elde etmemektedir.
Oysa ki Baltensperger ve Jordan (1997)�nin yapt��� �al��mada bankac�l�k
sekt�r�nde aksak rekabet oldu�u varsay�lmakta ve oligopolistik piyasa yap�s�
�er�evesinde analiz edilmektedir.

           
Oligopolistik yap�da bankalar, mevduat faiz oranlar�n� rekabet�i s�f�r kar
d�zeyinin alt�nda belirleyebildikleri i�in, h�k�met senyoraj gelirlerini belli
�l��de bankalarla payla�mak zorundad�r. Bu ba�lamda Baltensperger ve Jordan
(1997)�nin analizindeki ana parametreler �unlard�r;

     
mali sistemdeki i�lem teknolojisinin
durumu,

     
bankac�l�k sekt�r�nde rekabetin derecesi

     
zorunlu kar��l�k oranlar�n�n d�zeyi

     
enflasyon oran�.

           
�al��mada, bu parametrelerdeki de�i�imin etkileri incelenmektedir. Kulan�lan
modelde toplam senyoraj, bankalar�n elde etti�i senyoraj ve merkez bankas�n�n elde
etti�i senyoraj�n toplam�ndan olu�maktad�r.

           
Merkez bankas�n�n senyoraj geliri, toplumun nakit talebi ve bankalar�n rezerv
talebindenkaynaklan�r. Bankalar�n senyoraj
gelirleri ise, toplumun mevduat talebinden kaynaklan�r. Buna g�re, toplam senyoraj; ilk olarak, bankac�l�k
sekt�r�ndeki rekabet derecesineve finansal
i�lem teknolojisinin durumuna ba�l� olup aralar�nda negatif ili�ki vard�r. �kinci
olarak
, toplam senyoraj zorunlu rezerv oran�na ba�l�d�r ve toplam senyoraj
gelirleriyle zorunlu rezerv oran� aras�nda pozitif ili�ki vard�r. Buna g�re,
bankac�l�k sekt�r�ndeki rekabet derecesi ve zorunlu kar��l�k oranlar� azald�k�a
ve i�lem teknolojisi daha modern hale geldik�e bankac�l�k sekt�r� toplam senyoraj�n
daha b�y�k bir b�l�m�n� elde eder. senyoraj�n bir k�sm� bankac�l�k sekt�r�ne
gitti�i s�rece merkez bankas� bankac�l�k sekt�r�nde rekabeti artt�rarak toplumda
refah kayb� yaratmadan senyoraj gelirlerini artt�rabilir. Kamu finansman�
�er�evesinde ele al�nd���nda, bankalar�n elde etti�i senyoraj gelirlerinin halka
do�rudan bir faydas� yoktur. Bu ba�lamda merkez bankas�n�n bankalar�n elde ettti�i
senyoraj gelirlerini m�mk�n oldu�unca azaltmas� optimal bir davran�� olarak
de�erlendirilebilir.

           
Yukar�da anlat�lan bi�imdeele
al�nd���nda, kamu kesiminin senyoraj geliri elde etme davran��� �er�evesinde,
senyoraj gelirleriyle, bankac�l�k sekt�r�ne y�nelik d�zenlemeler aras�ndaki ili�ki
�nem kazanmaktad�r. Literat�rde merkez bankas�n�n uygulad��� zorunlu kar��l�k
politikas�n�n niteli�i ile kamu kesiminin senyoraj gelirleri elde etme s�reci
aras�ndaki organik ba�lar tart���lmaktad�r. Bu konuda, bu alt b�l�mde Cornelius
(1990) ve Freeman (1987)�nin g�r��lerine de�inilecektir.

           
Cornelius (1990) finansal bask�n�n (reel faiz oranlar�n�n negatif olu�unun)
tasarruf hacmi �zerindeki olumsuz etkisini ortadan kald�rmak amac�yla ba�vurulan
�endeksleme uygulamas�� ile �senyoraj gelirlerinin de�i�imi� aras�ndaki
ili�kiyi �zlanda �rne�inden hareketle incelemektedir. Cornelius (1990: 831)�a g�re,
�zlanda mali sisteminde vadeli mevduatlar�n getirisinin enflasyona endekslenmesiyle
birlikte tasarruf (mevduat) hacmi artm��t�r. Finansal sistemde mevduat hacmi artarken,bankalar�n merkez bankas�nda bulundurmak zorunda
olduklar� yasal kar��l�klar�n hacmi de artm��t�r. Bankalar�n merkez bankas�nda
bulundurdu�u yasal kar��l�klara da pozitifreel
faiz uygulamas�na ba�lanm��t�r. Bu s�re�te,�zlanda�da
kamu kesiminin para yaratma nedeniyle elde etti�i gelirlerinin gayrisafi yurt i�i
has�laya oran�;endeksleme uygulamas�na ba�lanmadan �nce, 1971-1980 d�neminde,
ortalama olarak, y�zde 2.9 iken, endeksleme uygulamas�na ba�land�ktan sonra, 1981-1987
d�neminde, ortalama olarak y�zde 1.49�a d��m��t�r.

           
Bunun nedenleri �u bi�imde ortaya konulabilir: Cornelius (1990)�a g�re bunun
en �nemli nedeni, bankalar�n merkez bankas�nda tutmak zorunda olduklar� zorunlu
kar��l�klara pozitif reel faiz �denmesidir. Bu uygulama merkez bankas�n�n
y�k�ml�l�klerini �faiz �demesi gerektiren y�k�ml�l�kler� haline getirmi�tir.
Bu noktan�n vurgulanmas� �nemlidir. ��nk� ka��t ve bozuk para ihrac�ndan elde
edilen gelirlere ek olarak, merkez bankas� �enflasyon oran�n�n nominal faiz
oran�ndan b�y�kl���n�n derecesine ba�l� olarak� enflasyon vergisi geliri elde
etmektedir.

           
Bu ba�lamda ele al�nd���nda zorunlu rezervlere pozitif reel faiz �denmesi,
enflasyon vergisinin uyguland��� taban� eritmektedir.Bu nedenle, 1980 sonras�nda
uygulaman�n s�n�rlar� geni�letilerek, 1987 y�l�nda �zlanda�da bankalar�n merkez
bankas�nda bulundurduklar� zorunlu kar��l�klar�n tamam�na pozitif reel faiz
uygulamas� �ok b�y�k �nem ta��maktad�r. ��nk� b�yle bir durumda kamu kesimi
sadece iki kaynaktan enflasyon vergisi elde edebilir; dola��mdaki para ve bankalar�n
serbest rezervleri. Ancak burada birbirini besleyen i�sel bir s�re� s�z konusudur.
��nk�, endeksleme uygulamas� ekonomik birimler a��s�ndan elde para bulundurman�n
alternatif maliyetini artt�ran bir uygulamad�r. Bu ise dola��mdaki paran�n bir
enflasyon vergisi kayna�� olarak g�reli �nemini azaltmaktad�r. �zlanda�da
dola��mdaki paran�n Gayrisafi yurt i�i has�laya oran� 1972-1980 d�neminde y�zde
2.17 iken, 1981-1987 d�neminde y�zde 1.25�e d��m��t�r. Yani endeksleme
uygulamas�n�n yaratt��� ikamesi enflasyon vergisinin taban�n� ertimi�tir.Cornelius
(1990: 842)�a g�re, endeksleme uygulamas�n�n var oldu�u ko�ullarda y�zde
100�l�k bir enflasyon oran� Gayrisafi yurt i�i has�lan�n y�zde 1.4�� kadar
gelir sa�larken; endeksleme uygulamas�n�n olmad��� ko�ullarda, ayn� d�zeydeki
gelir y�zde 30 enflasyon oran� ile elde edilebilir.Do�al olarak burada s�z konusu olan
fark zorunlu kar��l�klara pozitif reel faiz uyguland���nda daha da artacakt�r.         

           
Freeman (1987) sorunu ba�ka bir a��dan ele almaktad�r. Freeman (1987: 307)�a
g�re, nominal para stokunun s�rekli olarak geni�ledi�i bir ekonomide, bankalara
zorunlu rezerv tutma mecburiyetinin getirilmesi, mevduatlar �zerinde bir vergi etkisi
yarat�r. G�t�r� vergilemenin dengesizlik yarat�c� bir vergileme tarz� oldu�u kabul
edildi�inde, bankalar�n bulundurduklar� zorunlu rezervlerden kamu kesiminin elde
etti�i senyoraj �dengesizlik yarat�c� vergi kompozisyonu� a��s�ndan �ikinci en
iyi� olarak g�r�lebilir. Bu anlamda, kamu kesimi a��s�ndan �parasal
geni�leme-zorunlu kar��l�klar� farkl� kombinasyonlar�ndan hangisinin optimal
oldu�u �nem kazanmaktad�r. ��nk�, parasal geni�lemenin var oldu�u ko�ullarda
zorunlu kar�l�k uygulamas�, bankalar�nmevduatlardan
elde etti�i getiriyi azaltarak, kamu kesiminin elde etti�i enflasyon vergisi gelirlerini
artt�rmaktad�r.

           
Freeman (1987) bu analiz �er�evesi etraf�nda, zorunlu kar��l�klar�n
bankalar�n portf�y yap�s�n� bozucu etkinin �nemini vurgulamaktad�r. ��nk�
zorunlu kar��l�k uygulamas�, bankalar�n portf�y�nde getirisi s�f�r olan
varl�klar�n pay�n� artt�rmaktad�r. Freeman (1987: 311)�in, nesiller aras� denge
modelinden hareketle kamu kesiminin, harcamalar�n� finanse etme s�recinde faydas�n�
nas�l maksimize edece�ini ara�t�rmaktad�r.

           
Bu model arac�l���yla elde edilen temel sonu� �udur: Kamu kesimi bir
istikrarl� durum dengesinde ayn� fayda d�zeyinde kalmak ko�uluyla, mevduatlar�
zorunlu kar��l�klar arac�l���yla de�il, do�rudan do�ruya vergilendirerek daha
y�ksek gelir elde edebilir. Buna g�re, mevduatlar�n do�rudan vergilendirilmesi
politikas� benimsenirse, zorunlu kar��l�k politikas�yla elde edilen gelir d�zeyinin
ayn�s� mevduatlara uygulanacak daha d���k bir vergi oran� ile elde edilebilir.
Mevduatlar�n do�rudan vergilendirilme ile zorunlu kar��l�k politikas� ile
vergilendirilmesi aras�ndaki temel fark �udur: �kinci vergileme t�r� bankalar�n
bilan�o kompzisyonu �zerinde bozucu etki yarat�rken, birinci vergileme t�r� bozucu
etki yaratmaz.

 

2.2.4.
Senyoraj Gelirleri ile Para Ikamesi Aras�ndaki Ili�kiler

           
Senyoraj gelirlerine ili�kin de�erlendirmeler hem sabit kur rejimi hem de esnek
kur rejimi i�in yap�labilir. ��nk�, sabit kur sistemini benimsemi� olan bir �lke,
istedi�i senyoraj gelirini yaratma yetene�ini kaybetmektedir. Do�al olarak, senyoraj
gelirlerinin azalmas� sadece sabit d�viz kuru sistemine �zg� bir durum de�ildir.
Esnek kur sistemine sahip bir �lkede e�er dolarizasyon s�reci ya�an�yorsa, para
ikamesinin g�c�ne ba�l� olarak elde edilecek olan senyoraj gelirleri azalabilir.
Senyoraj gelirleri ile para ikamesi aras�ndaki ili�kiye de�inilmesi �nemlidir.
Savasrano (1992)�nin belirtti�i gibi, para ikamesinin b�y�k oldu�u �lkelerde,
enflasyon vergisinin geleneksel vergi gelirleri i�indeki pay� artmaktad�r. Savasrano
(1992) �d�viz mevduat hesaplar� / M2 + d�viz mevdaut hesaplar�� rasyosunu para
ikamesinin bir g�stergesi olarak kullanarak �u saptamay� yapmaktad�r: Para ikamesi
oran� Meksika�da, 1983-1986 d�neminde y�zde 24.6; Peru�da 1983-1985 d�neminde
y�zde 57.7, Uruguay�da, 1986-1987 d�neminde, y�zde 74.3�t�r. Bu �lkelerde s�z
konusu edilen d�nemlerde, enflasyon vergisinin geleneksel vergi gelirlerine oran� ise;
Meksika�da y�zde 27, Peru�da y�zde 40.1 ve Uruguay�da y�zde 36.2�dir.

           
Bu bilgiler �er�evesinde, para ikamesi s�recinin ya�and��� ko�ullarda
enflasyon vergisine ili�kin analizlerin nas�l yap�ld��� son derece �nem
kazanmaktad�r. Vegh (1995a: 680)�e g�re, geleneksel yakla��mda, enflasyonist
finansman�n varl��� veri olarak ele al�nmakta ve para ikamesinin enflasyondan elde
edilen gelirlerin d�zeyini nas�l etkiledi�i analiz edilmektedir. Genel olarak, para
ikamesi s�recinin enflasyondan elde edilen vergilerin taban�n� eritti�i; bu nedenle
veri bir b�t�e a����n�n finanse edilebilmesi i�in daha fazla enflasyon
yarat�lmas� gerekti�i bunun ise nihai olarak hiper enflasyona yol a�t��� sonucuna
ula��lmaktad�r. Burada, �hiper enflasyon s�recine yol a�maktad�r� ifadesini
geni�letmek �zere, Kiguel ve Neumeyer (1995: 672-3)�den hareketle �u belirleme
yap�labilir; y�ksek enflasyon s�reci ile senyoraj gelirleri aras�ndaki ili�ki,
�Laffer E�risi� analizi �er�evesinde iki farkl� durum tan�mlanarak ortaya
konulmaktad�r. Buna g�re bir ekonomi Laffer E�risinin do�ru (etkin) taraf�nda ise,
enflasyon oran�ndaki art�� daha fazla senyoraj geliri elde edilmesini olanakl�
k�lmaktad�r. Ekonomi Laffer e�risinin yanl�� b�lgesinde ise, bu durumda mali
a��klar enflasyonun tek a��klama bi�imi olamaz. Mali a��dan bak�ld���nda
h�k�met enflasyon oran�n� d���rerek senyoraj gelirlerini artt�rabilir. Bu iki
a��klama bi�iminin ortak �zelli�i, enflasyonu istikrarl� bir uzun d�nem denge
durumu olarak ele almas�d�r.Bu anlamda
alternatif a��klama tarz� �udur; enflasyon istikrars�z bir olgu olup, senyoraj
gelirlerini artt�rman�n bir arac� olarak kullan�lmaktad�r. Ekonomi enflasyon
s�recinin h�zland��� bir patikaya yerle�ti�inde, bu s�re� hiper enflasyona neden
olmaktad�r. Bir ekonominin cari durumunun analizi a��s�ndan en iyi a��klama
tarz�n�n hangisi oldu�u, para talebinin enflasyon esnekli�inin birden k���k
(e<1) olup olmad���na ve uzun d�nem mali a��klar�n para yaratma nedeniyle elde
edilecek olan maksimum uzun d�nem denge gelirlerinden b�y�k m�, yoksa k���k m�
oldu�una ba�l�d�r.

 

           
Vegh (1995a: 680) soruna ba�ka bir a��dan yakla�arak �u saptamay�
yapmaktad�r: Geleneksel yakla��m faydal� bir bak�� a��s� sunmas�na ra�men, para
ikamesi ko�ullar� alt�nda enflasyonist finansmana ili�kin temel sorunlar ancak Phelps
(1973)��n �nderli�ini yapt��� �Kamu Finansman� Teorisinden� hareketle
a��klanabilir. Vegh (1989a: 139-46) ulusal paraya ek olarak yabanc� paran�n da i�lem
maliyetlerini d���rd���n� varsaymaktad�r. Buna g�re, yurt d��� nominal faiz
oranlar� pozitifse, kamu kesimi i�in pozitif bir enflasyon vergisi uygulamak optimaldir.
��nk�, yurt d��� nominal faiz oranlar�n�n pozitif olmas� t�ketim harcamalar�
�zerinde bir vergi gibi etki yarat�r.

           
Sonu� olarak yurt d��� nominal faiz oran�n�n pozitif olmas� t�ketim ile
bo� zaman aras�ndaki tercihi bozucu bir etki yapar. Bu ba�lamda,kamu kesimi pozitif bir enflasyon vergisi
uygulayarak, t�ketim vergilerini azaltarak ba�lang��taki dengesizli�i
k���ltebilir. Tekrar etmek gerekirse, b�yle bir dengesizli�in var olmas�, yurt
d��� nominal faiz oranlar�n�n pozitif olmas�n�n bir t�ketim vergisi rol�
oynamas�ndan kaynaklanmaktad�r (Vegh, 1989b: 139). Vegh (1989b)�in bu analizi, para
ikamesi s�recinin yaratt��� muhtemel dengesizliklere dikkat �ekmesine ra�men,
�optimal enflasyon vergisini kamu harcamalar� ve mali ko�ullarla ili�kili bir olgu
olarak ele almad��� i�in yararl� bir analiz �er�evesi sunamamaktad�r. Enflasyonist
finansman mali a��klarla enflasyon aras�ndaki pozitif ili�kiye dayal� oldu�u i�in;
enflasyon vergisi, kamu harcamalar� ve para ikamesi aras�ndaki kar��l�kl�
ili�kilerin analize dahil edilmesi gerekmektedir. Bu ba�lamda Vegh (1995a)�in
yapt��� analize g�re; kamu kesimi, i�g�c� gelirlerinin vergilenmesi ve enflasyon
vergisine ek olarak �yabanc� para balanslar�n� vergilemeye� y�nelebilir. B�yle
bir verginin pratikte uygulanmas� m�mk�n olmamakla birlikte, b�yle bir durumun analizi
�enflasyon vergisi-kamu harcamalar� ve para ikamesi� aras�ndaki kar��l�kl�
ili�kileri ortaya koyan bir modelin analitik farkl�l�klar�n�n ortaya konmas�
a��s�ndan �nemlidir. ��nk�, yabanc� para balanslar�n�n vergilendirilmesi
m�mk�n oldu�unda, optimal enflasyon vergisinin kamu harcamalar� ve yurt d���
nominal faiz oranlar�ndan ba��ms�z olarak �s�f�r� olaca�� g�sterilebilir.
Vegh (1995a)�e g�re, ger�ek�i bir analizde, yabanc� para balanslar�n�n
vergilendirilemeyece�i g�z�n�ne al�nd���nda �� temel sonu� elde edilir:

     
Hi� kamu harcamas� yoksa, optimal
enflasyon vergisi, yurt d��� nominal faiz oranlar�ndan ba��ms�z olarak
s�f�rd�r.B�yle bir durumda yurt d��� nominal faiz oranlar�n�n s�f�r olmas�
t�ketim �zerinde bir vergi etkisi yaratmaya devam etse bile, kamu kesimi ek bir vergi
uygulayarak bu dengesizli�i azaltamaz.

     
Yurt d��� nominal faiz oranlar�
pozitifse, kamu harcamalar� d�zeyinin pozitif olmas�, pozitif enflasyon vergisi
uygulamay� optimal hale getirir.Bu durumda kamu harcamalar�n�n pozitif hale gelmesi,
i�g�c� gelirlerinin vergilenmesine neden oluyorsa, hi� kamu harcamas�n�n olmad���
bir ba�lang�� durumundan hareketle �u saptama yap�labilir: �al��anlardan al�nan
verginin pozitif hale gelmesine neden olan bir kamu harcamas� art���, yurt d���
nominal faiz oranlar� veri iken, �zel sekt�r�n yabanc� para talebinin alternatif
maliyetini artt�r�r. Bu durum kamu kesiminin �t�keticilerin yabanc� para
kullan�m�n� yayg�nla�t�rmak amac�yla�, pozitif enflasyon vergisi uygulamas�n�n
optimal oldu�unun bir kan�t�d�r.

     
Kamu harcamalar� pozitifse, yurt d���
nominal faiz oranlar�n�n s�f�r oldu�u bir ba�lang�� denge durumundan hareketle �u
saptama yap�labilir. Yurt d��� nominal faiz oranlar�ndaki bir art��, enflasyon
vergisine ba�vurmay� optimal hale getirir. ��nk�, kamu harcamalar�ndaki art��
�al��anlardan al�nan vergilerin pozitif hale gelmesine neden olurken ayn� zamanda
yurt d��� nominal faiz oranlar�n�n y�kselmesi, yukar�da tart���lan nedenlerle,
yabanc� para bulundurman�n �zel maliyeti ile sosyal maliyeti aras�nda bir dengesizlik
yarat�r.

 

           
2.3. Senyoraj Gelirleri, Vergi Sisteminin Etkinli�i ve Politik Istikrar

           
Kamu kesiminin elde etti�i senyoraj gelirlerinin �nemi ile vergi sisteminin
etkinli�i ve politik istikar aras�nda ili�ki kuran geni� bir

literat�r
bulunmaktad�r. Dixit (1991) vergi sisteminin etkinli�ini verginin tahakkuku ile
tahsilat� aras�ndaki zaman gecikmelerinin yaratt��� sonu�lar a��s�ndan
incelerken; Vegh (1989a) vergi sisteminin etkinli�ini, �kamu harcamalar�-vergi toplama
maliyetleri ve nominal faiz oran�� aras�ndaki ili�kiler a��s�ndan incelemektedir.

           
Dixit (1991: 643)�e g�re, vergi tahakkuku ile tahsilat� aras�nda bir zaman
gecikmesi s�z konusu ise, enflasyon oran�ndaki art�� kamu gelirlerinin reel de�erini
d���rmektedir. Bu durum literat�rde, �Tanzi
Etkisi�
olarak bilinmektedir. Tanzi etkisi kavram� �er�evesinde �ne s�r�len
arg�man �udur: Bir ekonomide vergi tahsilat�nda gecikmeler s�z konusu ise enflasyonist
finansman�n olumsuz etkisi iki bi�imde ortaya ��kmaktad�r; enflasyonist finansman
sadece reel para balanslar�n�n marjinal faydas�n�n marjinal maliyetinin alt�na
d��mesine neden olmamakta; ayn� zamandadi�er
vergi t�rlerinden elde edilen gelirleri de azaltmaktad�r.

           
Bu nedenle, vergi tahsilat�ndaki gecikmeler hesaba kat�ld���nda enflasyonist
finansman� kullanman�n marjinal maliyeti daha y�ksek olacakt�r (Dixit, 1991: 644).
Buna g�re, tahsilat gecikmelerinin varl��� g�z�n�ne al�nd���nda yap�lacak olan
analiz, bu gecikmelerin �enflasyon vergisi ile di�er vergilerin optimal bile�imi�
�zerindeki etkisini i�erecek bi�imde geni�letilmelidir. ��nk�, di�er vergilerin
oranlar� veri iken, enflasyon vergisinin marjinal maliyeti artt��� i�in di�er
vergilerin oran�n� artt�rmak arzulanan bir durum haline gelebilir.

           
Dixit (1991: 644)�e g�re, bu konuda yap�lan di�er �al��malarda vergi tahsil
maliyetleri ele al�nmakta ancak vergi tahsilat� gecikmeleri g�z ard� edilmektedir.
Dixit (1991) genel olarak �u sonuca ula�maktad�r: Vergi toplaman�n ortalama maliyeti
istikrarl�ysa ve reel vergi gelirlerinin artan bir fonksiyonuysa, vergi tahsilat�nda
uzun bir gecikmenin var olmas� optimal enflasyon vergisi oran�n�n daha y�ksek olmas�
anlam�na gelir. Bu ba�lamda enflasyonist finansman�n yaratt��� reel gelir erozyonu
mal ve hizmetlere uygulanan vergi oranlar� artt�r�larak telafi edilebilir. Ancak burada
�nemli olan nokta �udur; enflasyon vergisi sabit tutuluyorsa ve mal ve hizmetlerden
al�nan vergiler, reel vergi gelirlerindeki azal��� telafi edici �ekilde
artt�r�l�yorsa, vergi tahsilat�nda uzun s�reli gecikmelerin var olmas� mal ve
hizmetlerden al�nan vergilerin toplanmas�n� daha maliyetli hale getirir. B�ylece vergi
geliri kayna�� olarak enflasyon vergisine y�nelmek daha optimal hale gelir. Ba�ka
bi�imde ifade edilirse, tahsilat gecikmelerinin varl��� kabul edildi�inde, t�m vergi
yap�s� dikkate al�nmal�d�r. ��nk� bu durumda farkl� t�r vergiler aras�ndaki
ili�kilerin kuruldu�u kanallar farkl�la�maktad�r.

           
Vegh (1989a) ise, kamu harcamalar�, vergi toplama maliyetleri ve optimalfaiz oran� aras�ndaki ili�kileride�erlendirmekte ve nihai olarak �u saptamalar�
yapmaktad�r: Optimal faiz oran� kamu harcamalar�n�n artan bir fonksiyonudur.Farkl� etkinlikteki vergi toplama sistemleri
i�in bu fonksiyonel ili�ki farkl�la�maktad�r. Buna g�re; Vergi sisteminin
etkinli�inin nominal faiz oran�n�n optimum d�zeyi �zerindeki etkisi a��s�ndan �u
saptama yap�labilir: Kamu harcamalar�n�n veri bir d�zeyi i�in, vergi sisteminin
etkinli�i d��t�k�e optimal nominal faiz oran� y�kselmektedir. Buna g�re, kamu
harcamalar�n�n d�zeyi de�i�mese bile, vergi sistemi daha etkin hale geldik�e,
nominal faiz oran� d��er.

           
Vergi sisteminin etkinli�inin nominal faiz oran�n�n de�i�imi �zerindeki
etkisi a��s�ndan ise �u saptama yap�labilir: Kamu harcamalar�ndaki veri bir art��
i�in, vergi sisteminin etkinli�i d��t�k�e nominal faiz oran�ndaki art�� daha
b�y�k olmaktad�r.

Son olarak,t�ketimden
al�nan vergilerin toplam vergi gelirleri i�indeki pay� kamu harcamalar�n�n artan bir
fonksiyonu iken; enflasyon vergisinin toplam vergilere oran� kamu harcamalar�n�n azalan
bir fonksiyonudur. Farkl� etkinlikteki vergi sistemleri dikkate al�nd���nda, hepsinde
ula��lan sonu� ayn�d�r.

           
Vergi sisteminin etkinli�inin �nemi bu �ekilde ortaya konduktan sonra, senyoraj
gelirlerinin �nemi a��s�ndan geli�mekte olan �lkelerde politik sistemin
yetersizli�i �nemli bir konu olarak ortaya ��kmaktad�r. ��nk�, politik sistemin
yetersizli�i hem senyoraj

gelirlerini
geli�mekte olan �lkelerde kamu kesimi i�in �nemli bir gelir kayna�� haline
getirmekte,hem devergi sisteminin yetersizli�ini besleyenbir olgu olarak ortaya ��kmaktad�r.

           
Tanzi (1987: 417)�in belirtti�i gibi, geli�mekte olan �lkelerde vergi
y�k�n�n y�ksekli�i ve verginin tabana yayg�nla�t�r�lamam�� olmas� temel bir
sorundur. Buna ek olarak geli�mekte olan �lkelerde; sermaye piyasalar�n�n derinlik ve
geni�lik a��s�ndan yeterli b�y�kl��e sahip olmamas�; sermaye piyasalar�nda kamu
bor�lanma ara�lar�n�n �nemli bir paya sahip olmas�; �ok daha genel olarak ifade
edilirse, i� bor�lanman�n s�rd�r�lemez hale gelmi� olmas� ve bunlara ek olarak
d�� bor�lanma olanaklar�n�n konjonkt�re g�re de�i�iyor olu�u, kamu
a��klar�n�n para yarat�larak finansman�n� �n plana ��karmaktad�r.

           
Fisher (1982: 302)�in belirtti�i gibi, senyoraj tipi vergileme, geli�mekte olan
�lkelerde geli�mi� �lkelere g�re �ok daha �nemli bir gelir kayna��d�r.
Bu
ba�lamda geli�mekte olan �lkelerde politik istikrar�n derecesi tart��ma g�ndemine
gelmektedir. Edwards ve Tabellini (1991: 32)bu
durumu �u bi�imde analiz etmektedir:

Iktidardaki
h�k�met kamu kesiminin ne kadar harcama yapaca��na, kamu harcamalar�n�n
kompozisyonunun ne olaca��na ve kamu harcamalar�n�n finansman�n�n sa�lanmas�nda
hangi gelir grubunun ne �l��de vergilendirilece�i konusunda karar vermek zorundad�r.
Kamu harcamalar�n� finanse etmede hangi y�ntemi ne �l��de kullanaca��n� ortaya
koymak amac�yla, iktidardaki h�k�metin kendisinden sonra gelecek h�k�met taraf�ndan
farkl� bir maliye politikas�n�n izlenece�ini ve bu yenih�k�metin kendi yerini alaca��n� bildi�ini varsayal�m. Bu durumda
iktidardaki h�k�met kamu harcamalar�n�n finansman�n� bor�lanma ile
ger�ekle�tirirse, bor�lanma ile sa�lanacak kaynaklar�n kendisine akaca��n�, bor�
y�k�n�n isegelecek iktidar taraf�ndan
�stlenilece�ini bilir. Bu anlamda mevcut h�k�metin bor�lanma davran���nda bir
asimetri s�z konusu olup, bu asimetri mevcut h�k�metin bor�lanma davran���n�
optimumdan uzakla�t�r�r. Bu ise bor�lanman�n s�rd�r�lemez hale gelmesine, yap�sal
�nlemlerin al�namamas�na ve kamu finansman�nda monetizasyonun �n plana ��kmas�na
neden olur.

           
Bu anlat�lanlar ba�lam�nda incelendi�inde, bir �lkenin � senyoraj ile di�er
vergileme bi�imleri aras�nda� yapt��� tercihi politik de�i�kenlerle
ili�kilendiren geni� bir literat�r bulunmaktad�r.Bu literat�re g�re,bir �lkedeki senyoraj gelirlerinin boyutu ile
politik istikrars�zl�k aras�nda pozitif bir ili�ki bulunmaktad�r.

           
Bu konuda Aizenman (1992: 107)�zay�f
h�k�met� arg�man�n� geli�tirmi�tir. Buna g�re politik istikrars�zl�kekonominin � etkinsizlik d�zeyini�
belirlemekte ancak bu etkinsizlik zaman i�inde sabit kalmamaktad�r. Andrabi (1997)�ye
g�re, ekonominin etkinsizlik derecesi�retimin
stokastik niteli�ine ( yani �retimin b�y�me oran�, cari gelir d�zeyindeki
dalgalanmalar ve kamu harcamalar� ile outputun birlikte de�i�iminin derecesi vb.)
ba�l�d�r. �retimin b�y�me oran�n�n y�ksek ve istikrarl� oldu�u �lkeler politik
istikars�zl���n/yetersizli�in �stesinden gelebilmekte ve b�ylece senyoraj
gelirlerinin toplam kamu gelirlerine oran� d��mektedir. Ikinci olarak, �retim
d�zeyindeki ge�ici art��lar politik zay�fl��� a�ma �abalar�n� azaltmakta ve
senyoraj gelirlerini �nemli bir gelir kayna�� haline getirmektedir.

           
Burada hemen belirtmek gerekmektedir ki, geli�mekte olan �lkelerde teknolojik ve
kurumsal nedenlerle etkin bir vergi sisteminin geli�tirilememi� olmas�, senyoraj
gelirlerinin en �nemli gelir kayna�� haline gelmesinin tek nedeni de�ildir. Cuikerman vd. ( 1992 : 537-538 )� e g�re, senyoraj
gelirlerinin en �nemli gelir kayna�� haline gelmesinin sadece yukar�da s�ralanan
nedenlere ba�lanmas�, benzer kalk�nma d�zeyine sahip ve benzer �retim yap�s�na
sahip olan �lkelerdeki enflasyon oran� farkl�l���n� a��klamakta yetersiz
kalmaktad�r. Bu anlamda Cuikerman vd. (1992 )
geleneksel a��klama tarz�na ek olarak, geli�mekte olan �lkelerde vergi sisteminin
evrimini, politik sistemin �zelliklerine ba�l� bir olgu olarak ele almaktad�rlar. Buna
g�re, h�k�metlerin i� ba��nda olma s�recinde, �nceki h�k�metler bilin�li olarak
etkin olmayan vergi sistemini muhafaza etmekte ve b�ylece gelecek h�k�metlerin hareket
alan�n� daraltmaktad�rlar. Bu durum �o�unlukla politik sistemi istikrars�z olan
�lkelerde ortaya ��kmaktad�r. Bu �er�evede ele al�nd���nda, senyoraj
gelirlerinin �nemli bir gelir kayna�� haline gelmesi vergi sistemini etkin hale
getirmeye y�nelik politik kararlar�n al�namamas�ndan kaynaklanmaktad�r. Istikrars�z
ve kutupla�m�� politik sistemlerde bu durumun ortaya ��kmas� olas�l��� olduk�a
y�ksektir. Geleneksel olarak, vergi toplama maliyetlerinin y�ksekli�i, �lkenin
bulundu�u kalk�nma a�amas�na ya da ekonominin yap�s� gibi d��sal fakt�rlere
ba�l� olarak a��klanmaktad�r. Cuikerman vd.
(1992)�ye g�re bu geleneksel a��klama tarz�na ek olarak, vergi sisteminin etkinli�i
ve dolay�s�yla senyoraj, �lkedeki politik istikrar ve politik kutupla�man�n
derecesine ba�l�d�r. Merkez bankas�n�n ba��ms�zl��� ile politik istikrar
aras�nda negatif bir ili�ki oldu�u dikkate al�nd���nda, politik istikrars�zl�k
senyoraj gelirlerinin �nemli bir gelir kayna�� haline gelmesine ve merkez bankas�n�n
ba��ms�zl���n�n azalmas�na neden olmaktad�r.

 

           
2.4. Senyoraj�n Parasal Reform Giri�imleri �zerindeki Etkisi

           
Vegh (1995b: 62), enflasyonist s�reci analiz ederken �hiper enflasyon� ile
�kronik enflasyonu� kar��la�t�rmakta ve �u saptamay� yapmaktad�r: Hiper
enflasyon s�recinin nitelikleri, hiper enflasyon ko�ullar�ndakistabilizasyon giri�imlerini, kronik enflasyonu
�nleme giri�imlerinden daha kredibl hale getirmektedir. Hiper-enflasyon s�recinin
niteliklerinden bir tanesi senyoraj gelirleriyle ilgilidir. Buna g�re, kamu kesiminin
senyoraj geliri elde etme gereksinimindeki art�� kronik enflasyon ortam�nda de�il,
hiper enflasyon ortam�nda �ok a��k hale gelir. Hiper enflasyon ko�ullar�nda
enflasyonist finansman�n mali y�n� son derece belirgin oldu�u i�in; b�t�e
a��klar�n� kapatman�n fiyat istikrar�n� sa�lamaya yeterli oldu�una halk�n ikna
edilmesi �ok daha kolayd�r. Bunun tersine,kronik
enflasyonun h�k�m s�rd��� �lkelerde enflasyon oran�ndaki art�� ile kamu
kesiminin parasal geni�leme nedeniyle sa�lad��� gelirlerin art��� aras�ndaki
ili�ki �ok a��k de�ildir. Buna ek olarakkronik
enflasyon, mali bir reformun enflasyonu �nlemede yeterli olup olmad��� konusunda
halkta ku�ku uyand�r�r.

           
Cukierman (1995), Almanya�da Birinci D�nya Sava�� sonras�nda ya�anan
hiper-enflasyon d�nemini analiz ederek,kamu
kesiminin parasal geni�leme sonucu elde etti�i gelirlerle, stabilizasyonun zamanlamas�
aras�ndaki ili�kiyi ba�ka bir a��dan �u bi�imde kurmaktad�r: Alman
hiper-enflasyonunun t�m a�amalar�ndasenyoraj�n
dikkat �ekici �zelli�i �udur: Hiper-enflasyon s�recinin t�m a�amalar�nda parasal
b�y�me oran�ndaki art�� senyoraj gelirlerini artt�rm��t�r. Bu durum, enflasyon
oran�ndaki art�� s�recinde para talebinin fiyat esnekli�inin birden daha b�y�k
oldu�u (e>1) dikkate al�n�rsa �eli�kili bir durumdur. Cuikerman (1995)�a g�re,
bu �eli�kili durumu a��klayabilecek olan temel olgu, beklentilerin intibak s�recidir.

           
Bir h�k�metin �senyoraj� ile �enflasyondan ka��nmak� aras�ndaki tercih
yelpazesi, zaman i�inde skotastik olarak de�i�mektedir. Burada �nemli olan nokta
�udur: H�k�met bu tercih de�i�imi hakk�nda zamansal olarak di�er ekonomik
birimlerden daha fazla bilgi sahibidir. Daha rafine ifade edilirse, h�k�met �senyoraj
geliri� ile �fiyat istikrar�na� atfedilen g�reli �nem de�i�ti�inde bu
de�i�imin ne kadar s�rece�iyle ilgili olarak di�er ekonomik birimlere g�re daha
fazla bilgi sahibidir. Halk ise, bu tercih de�i�imiyleilgili bilgiye h�k�metin ge�mi�teki politikalar�n� izleyerek sahip olabilir.
Fakat h�k�metin g�reli hedef de�i�ikli�i ge�ici ve s�rekli �oklardan etkilendi�i
i�in; halk a��s�ndan optimal bilgilenme g�reli hedeflerde ortaya ��kan s�rekli
de�i�imin halk taraf�ndan ancak tedricen anla��labilece�ini ima eder. Buraya kadar
s�z konusu edilen olgular, para talebinin esnekli�i birden daha b�y�k (e>1) olsa
bile, politika yap�c�s�na parasal geni�leme oran�n� artt�rarak senyoraj gelirlerini
artt�rma olana�� vermektedir. Bu ba�lamda ele al�nd���nda politika yap�c�lar�
uzun d�nem ile k�sa d�nem aras�nda var olantrade-off�dan
yararlanmak isterler: Yani uzun d�nemde elde edecekleri senyoraj gelirlerinin azalmas�
pahas�na k�sa d�nem senyoraj gelirlerini artt�rmak isterler (Cuikerman,1995: 138).

           
Ancak bu de�i�-toku� ge�ici nitelikte olup, bu s�re� kendi kendini
s�n�rlay�c� bir s�re�tir. ��nk�, parasal geni�leme oran�n�n artmas�
s�recinde hane halklar� yeni duruma intibak sa�lad�klar�nda reel para talebi azal�r
ve enflasyon vergisi gelirlerinin �imdiki de�eri enflasyon yaratman�n �imdiki de�eri
ile kar��la�t�r�ld���nda �ok d���k hale gelir. Bu durum nihai olarak mevcut
parasal rejimi politika yap�c�lar� i�in yararl� bir ara� olmaktan ��kar�r. Ve
politika yap�c�lar� bir �parasal reformu� uygulamaya koymay� daha avantajl�
bulurlar. Bu olgu Cuikerman(1995)�a g�re, stabilizasyonun zamanlamas�n� belirleyen
fakt�rlerin niteliksel a��dan analiz edilmesini m�mk�n k�lar.

           

           
2.5. Senyoraj Gelirleri ve Alternatif Parasal Sistemler

           
Senyoraj sadece ulusal para politikas� a��s�ndan de�il uluslararas� para
sisteminin niteli�ine ba�l� olarak da g�ndeme gelmektedir. Willet ve Banaian (1996:
82)�a g�re, Bretton Woods sisteminin kurallar�na dayal� olaraki�leyen uluslararas� para sistemine y�nelik
temel ele�tirilerden birisi, ABD dolar�n�n di�er �lkeler taraf�ndan rezerv para
olarak bulundurulmas� nedeniyle ABD�nin haks�z bir senyoraj geliri elde etti�i
noktas�nda toplanmaktad�r. Fisher (1982)�in geli�mi� ve geli�mekte olan �lkelere
dayal� olarak yapt��� s�n�fland�rmadan hareketle, bir �lkede yabanc� para
kullan�m�n�n yayg�nla�mas� nedeniyle ortaya ��kan senyoraj kayb�n�n maliyeti
GSMH�nin %1�ine e�ittir. Teorik olarak, ulusal paran�n tamamen yabanc� para ile
ikame edildi�i bir durumda �lkenin t�m senyoraj gelirleri, yabanc� para hangi �lkeye
aitse, o �lkeye gidecektir (Panama ABD dolar�n� resmi para birimi olarak kabul eden bir
�lke olmas� nedeniyle burada s�z konusu edilen tam dolarizasyonun �rne�ini
olu�turmaktad�r.). Panama �rne�inden hareketle �u soruyu sorabiliriz: ABD
d���ndaki bir �lkenin tam dolarize olmas�n�n ABD senyoraj gelirlerine etkisi nedir?
Burada ABD�nin elde edece�i senyoraj gelirlerinin de�erlendirilmesi a��s�ndan �u
nokta �nemlidir: ABD yurt d���nda bulunan dolar cinsi mevduat hesaplar�ndan senyoraj
geliri elde edemez. ��nk� bu mevduatlara kar�� elde tutulan rezervler FED�in
yaratt��� merkez bankas� paras� cinsinden de�il, faiz getirisi sa�layan aktifler
olarak elde tutulmaktad�r. Dolay�s�yla sadece ABD dolar� cinsinden tutulan para
balanslar� ABD�nin senyoraj gelirlerini art�r�r.

           
Melvin ve Piers (1986) bu konuda �u saptamay� yapmaktad�r: Ge�mi� on y�l
boyunca, ABD�nin nakit para stokundaki art���n t�m� d�nyan�n geri kalan�na
aksayd� ABD�nin elde edece�i senyoraj geliri, ABD kamu gelirlerinin ortalama y�zde
1.7�sine ula��rd� ki, ABD nakit stokundaki art���n sadece bir k�sm� di�er
�lkeler taraf�ndan kullan�lmaktad�r.

           
Daniels ve Hose (1996) senyoraj sorununu Avrupa parasal birli�ine ula��lmas�
amac� �er�evesinde de�erlendirmekte ve �u soruyu sormaktad�r: �H�k�metlerin kamu
harcamalar�n�n finansman�nda k�smen senyoraj gelirlerine ba�l� olduklar�dikkate al�nd���nda, acaba parasal birli�e
y�nelme davran���ulusal d�zeyde
enflasyon, faiz oranlar�n� ve zorunlu rezerv oranlar�n� nas�l etkiler? Yapt�klar�
�al��mada bu soruyu �u bi�imde yan�tl�yorlar. Parasal birli�e ula�may�
sa�layacak bi�imde politika koordinasyonunun d�zeyi artt�k�a ulusal d�zeyde
enflasyon ve faiz oran� d��er, ancak zorunlu rezerv oran� artar. Zorunlu rezerv
oran�ndaki y�kselme Avrupa bankac�l�k sistemini rekabet d�zeyi a��s�ndan
dezavantajl� konuma getirecektir.Zorunlu
rezerv oranlar� ile senyoraj gelirleri aras�ndaki ili�ki, Maastricht anla�mas�n�n
politika koordinasyonu konusundaki tedrici yakla��m� �er�evesinde dikkate
al�nd���nda, bu anla�ma parasal birli�e ula�ma konusunda s�rd�r�lebilir bir
yakla��m de�ildir. Burada �nemli olan nokta �udur: T�m Avrupa �lkeleri, kamu
harcamalar�n�n finansman� i�in belli �l��lerde senyoraj gelirlerine ba��ml�
durumdad�r. Bireysel d�zeyde �lkelerin parasal taban b�y�kl���n� ve nominal faiz
oranlar�n�n d�zeyini belirleme g�c� oldu�u dikkate al�n�rsa, bireysel d�zeyde her
�lke iki para politikas� arac� (faiz oran� ve zorunlu kar��l�k oran�) ve bir
maliye politikas� arac� (vergiler)na sahiptir. Bu ba�lamda �lkeler aras�nda iki tip
koordinasyon s�z konusu olabilir:

     
Sadece vergi oranlar� ve faiz oranlar�n�n
koordine edilmesi (ki bu Avrupa para sistemi �er�evesindes�z konusu olan k�smi koordinasyondur).

     
Faiz oranlar�, vergi oranlar� ve zorunlu
kar��l�k oranlar�n�n uyumla�t�r�lmas� (yani tam koordinasyon).

           
Bu a��klamalar �����nda senyoraj gelirleri ile parasal birlik aras�ndaki
ili�kiler �u bi�imde ortaya konulabilir: Avrupa para sistemi tarz� k�smi koordinasyon
(yani zorunlu kar��l�k oranlar�n�n de�il faiz oranlar�n�n koordinasyonu) ulusal
d�zeyde faiz oranlar�n�n ve enflasyon oranlar�n�n d��mesine yol a�ar. Ancak bu
t�r bir koordinasyon bireysel d�zeyde �lkelerin uygulad�klar� zorunlu kar��l�k
oranlar�n�n artmas�na neden olur. ��nk� faiz oranlar�n�n koordinasyonu sonucunda
enflasyon oran�ndaki d��me her �lkenin bireysel d�zeyde elde etti�i senyoraj
gelirini azalt�r. Bu ise bireysel d�zeyde �lkelerin zorunlu rezerv oranlar�n�artt�rmalar�na yol a�ar. Tam politika
koordinasyonu durumunda ise parasal birli�e kat�lan �lkeler birlikte senyoraj kayb�na
u�rar. Bu ise, tedricen, zorunlu rezerv oranlar�n�n, k�smi koordinasyon durumunda
oldu�undan, daha fazla artt�r�lmas�na yol a�ar. Burada �nemli olan nokta �udur;
d���k faiz oran� ve d���k enflasyon hedefi Avrupa para birli�inin hedefi olmas�na
ra�men zorunlu kar��l�k oranlar�n�n artt�r�lmas�birli�in hedefi de�ildir.

 

           
2.6. �e�itli �lkelerde Senyoraj Gelirleri

           
Bu b�l�mde �e�itli �lkelerde senyoraj gelirlerinin GSY�H�ya oran� ile
ilgili baz� istatistiki veriler sunulmaktad�r. �statistikibilgiler de�erlendirilmeden �nce Tablo�da yer
alan �lkelerin se�ilme nedenleri �u bi�imde ifade edilebilir (Tablo II.1):

     
Tablo�da verilen ilk be��lke (Arjantin, Bolivya, Brezilya, �srail,
Peru) ge�mi� on y�l boyunca �ok ciddi ekonomik dengesizlikler ya�am�� ve ciddi
istikrar programlar� uygulam�� olan �lkelerdir.

     
Sonraki iki �lke (Estonya ve Hong Kong)
daha �nce geni� bi�imde tart��t���m�z para kurulu sistemini uygulam�� olan
�lkelerdir.

     
Rusya, 1989�dan sonra b�y�k bir iktisadi
sistem d�n���m� ya�am��t�r.

     
Japonya son d�nemlerde ulusal paras�n�n
d�� de�erinin artmas� sorunuyla kar�� ar��ya olan bir �lkedir.

     
�ngiltere ve ABD �rne�i, daha �nce
Alt�n para sistemine geri d�n�� �nerisi �er�evesinde anlat�ld��� gibi,
uluslararas� para sisteminin de�erlendirilmesinde referans �lkeler durumundad�r.

�spanya, Portekiz ve Yunanistan Avrupa Birli�ine en son
kat�lan, ekonomik yap�lar� T�rkiye ekonomisine benzeyen ve Avrupa Birli�inin homojen
yap�s�n� bozan �lkeler durumundad�r.T�rkiye�nin Avrupa Birli�ine dahil olma
amac� �er�evesinde, bu �lkelere ili�kin bilgilerin verilmesi yararl�d�r.

 

           
Tablo II.1�deki veriler �er�evesinde a�a��daki saptamalar yap�labilir:

           
Tablo�da yer alan �lkelerde; enflasyon oran�, parasal geni�leme oran� ve
senyoraj geliri aras�nda birebir bir ili�ki bulunmamaktad�r. Ancak, enflasyonun
s�reklilik kazanmas�n�n reel para talebini eritti�i sonucuna kolay bi�imde
ula��labilmektedir. Bu a��dan, �lkemizde senyoraj gelirlerinin Gayrisafi Yurt ��i
Has�la i�indeki pay�, Avrupa Birli�i�ne �ye �� �lke ilekar��la�t�r�ld���nda, �spanya, Portekiz
ve Yunanistan�da enflasyon oran�n ve parasal geni�leme oran�n�n T�rkiye�den daha
d���k oldu�u g�r�lmektedir. Yunanistan y�zde 24.8�lik bir parasal b�y�me oran�
ve y�zde 9.6�l�k bir enflasyon oran� ile GSY�H�n�ny�zde 2.4�� kadar senyoraj geliri elde etmektedir. �lkemizde ise senyoraj
gelirlerinin GSY�H�ya oran�s�zkonusu
1993-1995 y�llar� aras�nda y�zde 3.2 olarak hesaplanm��t�r. �lkemizde enflasyonist
finansman�n varl��� reel para talebinin erimesine neden olmaktad�r. Enflasyonun reel
para talebini azalt�c� etkisi Brezilya�n�n durumundan a��k�a g�r�lmektedir. Bu
a��dan �lkemizde ya�anan para ikamesi s�reci b�y�k bir �neme sahiptir.

Alt�nkemer (1996: 291-2), T�rkiye i�in bir rezerv para
talep fonksiyonu tahmin ederek, farkl� para ikamesi oranlar� i�in, veri enflasyon
vergisi oran�n� (enflasyon vergisi/reel milli gelir) elde etmek i�in enflasyon
d�zeyinin ne olmas� gerekti�ini hesaplam��t�r. Bu hesaplamalar Tablo II.2�de
verilmektedir.

 Kaynak:
Alt�nkemer (1996: 291-2).

           
Tablo II.2�den izlenebilece�i gibi,paraikamesinin y�zde 50, enflasyon oran�n�n y�zde
80 oldu�u ba�lang�� durumunda, devletin enflasyon yaratarak kapatabilece�i b�t�e
a���� milli gelirin y�zde 3.4�� oran�ndad�r. U� bir �rnek olmakla birlikte
paran�n d�vize ikamesinin 0�a indirilmesi durumunda, yine ayn� oranda enflasyon
vergisi elde etmek i�in gerekli olan enflasyon y�zde 80�den y�zde 55�e
d��mektedir. �te yandan, dolarizasyonun y�zde 50 oldu�u mevcut durumda, enflasyonun
y�zde 55�e d��mesi halinde devletin enflasyondan sa�layaca�� gelir, milli gelirin
y�zde 2.45�ine d��mektedir. Paran�n d�vizle ikamesinin artarak y�zde 75�e
��kmas� durumunda ise, tekrar milli gelirin y�zde 3.4�� oran�nda gelir elde
edebilmek i�in enflasyonun y�zde 134�e ��kmas� gerekmektedir.

           
Buna ek olarak �lkemizde reel milli gelirin b�y�me h�z� ile para yarat�m�
nedeniyle kamu kesiminin elde etti�i gelirler aras�nda nas�l bir ili�ki oldu�u �nem
kazanmaktad�r. Bu ili�kinin nas�l oldu�u Alt�nkemer (1994)��n �al��mas�ndan
hareketle �u bi�imde ortaya konulabilir. Tablo II.3 Alt�nkemer (1994)�in yapt���
hesaplamalar�n sonu�lar�n� vermektedir.

 

 Kaynak: Alt�nkemer (1994).

 

           
Tablo II.3�den g�r�ld��� gibi, �lkemizde enflasyon vergisinin GSMH�ye
oran� y�zde 2.65 ila y�zde 4.9 aras�nda de�i�mektedir. Tablodaki bilgiler 1988,1989
ve 1994 y�llar� gibi b�y�menin �ok d���k oldu�u d�nemlerde kamu kesimi enflasyon
vergisine daha �ok ba�vurmaktad�r.

 

2.7. T�rkiye�de
Senyoraj Gelirleriyle �lgili Olarak Yap�lan �al��malar�nGenel Sonu�lar�    

           
�lkemizde senyoraj gelirleriyle ilgili olarak yap�lan �al��malar�n genel
sonu�lar�n� �u �ekilde �zetleyebiliriz:

K���ker vd.
(1993)��n yapt��� �al��mada T�rkiye�de senyoraj gelirlerini maksimize eden
enflasyon oran�n�n y�zde 136 oldu�u sonucuna var�lm��t�r.

           
Soylu (1997: 11) ampirik �al��malarda, kamu maliyesi yakla��m� �er�evesinde
senyoraj geliri hesaplamada, do�ru faiz oran�n� se�me konusunda sorunlar�n var
oldu�unu ve amprik �al��may� Monetarist yakla��ma dayal� olarak yapt���n�
belirtmektedir. Soylu (1997: 78), Cagan tipi bir para talebi fonksiyonu kullanarak,
�lkemizde senyoraj gelirlerini maksimize eden enflasyon oran�n�n y�ll�k y�zde 83.3
oldu�unu belirtmektedir. �al��mada ula��lan sonu� �u bi�imde �zetlenmektedir:
�Y�ll�k enflasyon bu oran�n�n �zerine ��kt��� takdirdeenflasyon vergisi azalma g�sterecektir. Merkez
bankas�n�n bu oran� tutturacak bir politika izlemesi durumunda enflasyonist finansman
yoluyla en y�ksek gelire ula��lacakt�r. Bu da ayl�k y�zde 6.9 civar�nda bir
enflasyon demektir. T�rkiye�de 1994 y�l� hari� ortalama enflasyon oran� ortalama
olarak bu seviyelerde olmu�tur. Bu da T�rkiye�de enflasyon vergisinin etkin bir
bi�imde kullan�ld���n� g�stermektedir.�

Soylu (1997)�nin tersine, Bali (1996), 1981-1993 d�nemi
i�in rezerv para ve parasal taban art���ndan elde edilen senyoraj ve enflasyon vergisi
gelirlerini hem monetarist yakla��ma g�re hem

 

de f�rsat maliyeti (kamu maliyesi) yakla��m�na g�re
hesaplam��t�r. Buna g�reula��lan
sonu�lar �unlard�r:

           
Monetarist yakla��ma g�re s�zkonusu d�nemde kamu kesiminin rezerv para
yaratarak senyoraj gelirlerinin GSMH�ye oran�n�n en d���k oldu�u y�l 1990
y�l�d�r (y�zde 2.4), eny�ksek oldu�u y�l 1982 y�l�d�r (y�zde 4.8), d�nemin
ortalamas� ise, y�zde 3.3�d�r. Rezerv para art��� sonucu elde edilen enflasyon
vergisi gelirleri a��s�ndan bak�ld���nda, enflasyon vergisinin GSMH�ye oran�n�n
en d���k oldu�u y�l1984 y�l�d�r
(y�zde 4.2), en d���k oldu�u y�l ise, 1987 y�l�d�r (y�zde 2.2). D�nem
ortalamas� y�zde 3.1�dir. Bu d�nemde parasal taban art���ndan sa�lanan
senyoraj�n GSMH�ye oran�n�n en b�y�k oldu�u y�l 1988 y�l�d�r ( y�zde 5.3), en
d���k d�zeyde oldu�u y�l ise 1990 y�l�d�r (y�zde 1.8). D�nemin ortalamas� ise
y�zde 3.6�d�r. Parasal taban art���ndan elde edilen enflasyon vergileri
a��s�ndan bak�ld���nda, enflasyon vergisinin GSMH�ye oran�n�n en d���k
oldu�u y�l 1987 y�l�d�r (y�zde 2.2), en y�ksek oldu�u y�l 1989 y�l�d�r (y�zde
2.2 ). D�nemin ortalamas� y�zde 3.2�dir.

           
F�rsat maliyeti yakla��m�na g�re rezerv para art���ndan kaynaklanan
senyoraj gelirlerinin GSMH�ye oran�n�n en y�ksek oldu�u y�l 1993 y�l�d�r( y�zde
7.3), en d���k oldu�u y�l ise, 1987 y�l�d�r (y�zde 5.7). Parasal taban
a��s�ndan de�erlendirildi�inde ise, parasal taban art�� nedeniyle elde edilen
senyoraj gelirlerinin GSMH�ye oran�n en d���k oldu�u y�l 1990 y�l�d�r (y�zde
4.5), en d���k oldu�u y�l ise 1993 y�l�d�r (y�zde 8.5) D�nemin ortalamas�
y�zde 6�d�r.   

Kural (1997: 53) yine Cagan tipi bir para talebi
fonksiyonundan hareketle, T�rkiye�de enflasyon vergisini maksimize eden enflasyon
oran�n�n y�ll�k y�zde 440 oldu�u sonucuna ula�m��t�r

Sel�uk (1997), Cagan tipi bir para talebi fonksiyonu
kullanarak, T�rkiye�de senyoraj gelirlerini maksimize eden enflasyon oran�n�n
y�ll�k y�zde 249 oldu�unu bellirtmektedir. Sel�uk, senyoraj gelirlerini maksimize
eden enflasyon oran�n�n hesaplanmas�yla iligli kritik bir soruna dikkat �ekmektedir.
Cagan tipi para talebi

fonksiyonu, senyoraj gelirini maksimize eden enflasyon oran�
ile ilgili olarak yanl�� sonu�lar vermektedir. Y�ll�k y�zde 249 enflasyon, ��
ayl�k olarak d���n�ld���nde y�zde 36.7lik bir enflasyona tekab�l eder. Oysa ki
T�rkiye�de1994 y�l�n�n ikinci ��
ayl�k d�nemi g�z ard� edildi�inde �� ayl�k enflasyon oran� y�zde 25�i
a�mamaktad�r. Y�zde 249�luk enflasyonun kabul edilmesi T�rkiyenin �senyoraj Laffer
e�risinin� do�ru taraf�nda (yani senyoraj gelirlerini maksimize eden noktan�n sol
taraf�nda) oldu�u sonucunu do�urur ki bu do�ru bir sonu� de�ildir. ��nk�, e�er
bir �lkede para ikamesi �nemli boyuttaysa yurt i�i likidite i�inde yabanc� para
balanslar� �nemli bir paya sahipse, bir �lkede enflasyon gelirlerini maksimize edecek
olan enflasyon oran�, ticaret partnerlerinin enflasyon oran�ndan b�y�k bir sapma
g�steremez. Bu anlamda para ikamesinini yayg�n oldu�u y�ksek enflasyona sahip �lkeler
Laffer e�risinin yanl�� b�lgesindedir.

 

Yazı kaynağı : www.canaktan.org

Senyoraj Geliri Nedir? Senyoraj Geliri Nasıl Elde Edilir?

Tedavüle giren paranın satın alma gücü ile para basmanın maliyeti arasındaki fark senyoraj geliri olarak adlandırılır. Örneğin, 200 TL’nin nominal değeri ile basım maliyeti arasındaki fark devletin elde ettiği senyoraj gelirine tekabül eder. Monetarist yaklaşıma göre, devlet, enflasyon endişesi taşımaksızın, ekonomik büyümeyle aynı hızda para basabilir ve senyoraj geliri elde edebilir.

PARA POLİTİKASI VE SENYORAJ. Senyoraj, genel anlamda “paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki farktır.” Bu farkın devletin kasasına gelir olarak girmesiyle devlet, vergi gelirlerinin dışında ciddi bir gelir daha elde eder.

Senyoraj nedir?

Senyoraj, genel anlamda “paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki farktır.” Bu farkın devletin kasasına gelir olarak girmesiyle devlet, vergi gelirlerinin dışında ciddi bir gelir daha elde eder.

Senyoraj (senyoraj geliri) devletin para basma hakkını elinde bulundurması neticesinde elde ettiği gelirdir.

Paranın nominal değeri ile basım maliyeti arasındaki fark senyoraj geliri olarak isimlendirilmektedir.

Devletin para basma neticesnde üretim karşılığı olmaksızın gelir elde etmesi, üretilmiş kıymetlere karşılıksız ortak olması anlamına gelmektedir. Karşılıksız bu ortaklık neticesinde birileri de gelir kaybetmemketdir ki; basılan para neticesinde dolaşımdaki para bollaşmadan dolayı belirli miktarda değer kaybedecektir. Dolayısı ile cebinde para olanlar, devlete hissetmeselerde kaynak aktarmış olacaklardır. Buna da enflasyon vergisi

Netice itibariyle, devletin para basarak enflasyon vergisi aracılığı ile gelir elde etmesi senyoraj olarak isimlendirilir.

Eski dönemlerde, altın para sisteminde altının itiba­ri değeri ile maddi değeri arasında bir fark bulunmadı­ğı için, para otoritesi olan devletin senyoraj geliri elde etme imkanı yoktu. Paranın maden değeri düşürülerek elde edilebilecek senyoraj geliri ise, paraya olan güve­ni azaltacağı için, hem içeride, hem de dışarıda ticareti olumsuz etkilemekteydi.

Bu tür para sistemlerinin zamanla yerini kâğıt yani itibari paraya bırakması devletlerin de senyoraj geliri elde etmesine olanak sağlamıştır.

Senyoraj geliri devletlerin hükümranlık hakkını ifa­de eder. Devletler coğrafyalarında elde edilen hizmet ve üretim karşılığında senyoraj geliri elde etme hakkı­na sahiptir. Devletler, elde ettikleri bu kârı vatandaşına hizmet olarak kamu harcamalarında kullanır.

Aynı zamanda devletler, halkının emek ve üretimi­nin kârı ortada olmadığı halde bu hakkı kullanabilir­ler. Senyoraj geliri elde edebilirler. O takdirde mal ve emek mukabili olmayan emisyon artışı talebi arttırır. Bunun neticesi talep enflasyonu meydana gelir. Bu takdirde devlet talebin önüne kontrol mekanizması ile geçerek enflasyonu önler

Devlet tarafından basılan kâğıt paranın maliyetinin çok düşük olması nedeniyle, maliyet ile yazılı değer arasındaki fark çok yüksek olmakta bu sayede devlet­ler yepyeni bir gelir imkanına kavuşmaktadır.

Senyoraj geliri kamu harcamaları ile halka hiz­met olarak aktarılacağı için, devletlerin senyoraj geliri elde etmesi halkın emeğinin kendisine hiz­met olarak dönmesidir.

Ülkelerin kalkınmasında kaldıraç vazifesi gören senyoraj gelirine globalleş­me adına karşı çıkanlar yerli paranın yerine, ya­bancı ve maliyetli paranın ülke ekonomilerinde do­laşımda bulunmasını savunmaktadırlar.

Globalleşme adına Merkez bankalarına senyo-raj geliri elde etme hakkına yasak getirilen dev­letler, üretimlerinin karşılığı kendi paralarını pi­yasaya sürmek yerine, piyasadaki para talebini faizle alınan yabancı para ile karşılamaktadırlar.

Globalleşmenin bir ayağı özelleştirme, bir diğer ayağı ise senyoraj gelirine getirilen yasaktır.

Gelişmiş ülkeler, IMF ve Dünya Bankası kana­lı ile gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları­na emisyon yasağı getirmekle, devletlerin senyo-raj gelirinden mahrum kalmalarına sebep olduğu gibi, aynı zamanda piyasalardaki emisyon açığı ‘hard currency’ ile kapatıldığı için, bu devletlerin gelirlerini kendilerine transfer etmişlerdir.

Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarını ba-ğımsızlaştırarak senyoraj geliri elde etmelerine ya­sak getirilmesinin, bu ülkelerin sömürülmesi demek olduğunu yıllarca çeşitli TV programlarında ve ma­kalelerde ifade ettik.

Yıllardır ortaya koyduğumuz gerçekler, artık Tür­kiye’de ve dünyada sahasında saygın isimler tarafın­dan da ifade edilmektedir. T.C. Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner, 24-26 Mart 2005 tarihli Mil­liyet gazetesindeki makalelerinde gelişmekte olan ül­kelerin senyoraj geliri elde etmesine müsaade edilme­diğine, bunun yerine gelişmiş ülkelerin o ülkeler adı­na senyoraj hakkını kullanıp ‘hard currency’leri dola­şıma sokarak gelişmekte olan ülkelerden vergi aldığı­na dikkat çekmiştir. Yaman Törüner şöyle diyor:

“Merkez bankacılığı, ateş ve tekerlekle beraber dünyada yapılan en büyük üç icattan biridir. Merkez bankaları sayesinde, devletler para basar ve bastık­ları para kadar “senyoraj” geliri elde ederler. Yani, bastıkları para kadar halktan vergi toplamış olurlar. Bu açıdan bakıldığında, Merkez bankaları devletle­rin bir parçasıdır ve prensip olarak devletten bağım­sız olamazlar.

Diğer bir deyişle, Merkez bankalarının bağımsız olmaları, kendi devletlerini değil, kapitalist sistem yöneticilerini dinlemeleri anlamına gelir. Bir devlet, zaten kapitalist sistem yöneticilerinin isteklerini ye­rine getirmeye hazırsa, o devletin de onayıyla mer­kez bankası bağımsız yapılır. Asıl “senyoraj” geliri­ni, gelişmiş ülkeler Merkez bankaları elde eder.

Bu gelirin kontrollü biçimde elde edilmesi i­çin gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları­nın bağımsız olması, bağımsızlığın prensip edi­nilmesi, yani kendi devletlerinin çıkarlarını fazla korumamaları şarttır. Gelişmiş ülke merkez ban­kaları gerçek değişim aracı sayılan “hard cur­rency” basarlar. Gelişmekte olan ülkelerin halk­ları, karşılıksız basılan “hard currency”leri öde­me, tasarruf ve borç alma aracı olarak kullanır­lar. Gelişmekte olan ülkelerin bağımsız merkez bankaları da “hard currency” üzerinden döviz rezervi bulundururlar. “Hard currency” basabi-len merkez bankaları, kendi ülkelerinde talep e­dilenin katlarca fazlası kadar dışarıdan para tale­biyle karşılaşırlar. Dışarıdan olan para talebi ka­dar da karşılıksız para basıp, başka ülke halkla­rından “senyoraj” geliri elde ederler. Yani, bir bakıma gelişmiş ülkeler, merkez bankaları aracı­lığıyla gelişmekte olan ülke halklarından vergi alırlar.”

Yabancıların gelişmekte olan ülkelerden al­dıkları verginin diğer bir biçimi, onları borçlan­dırma yoluyla gerçekleştirilir.

Borçlar için ödenen faizlerin büyük bir bölümü aslında yabancıların aldığı “senyoraj”dır. Bu “sen­yoraj” genellikle bankalar aracılığıyla tahsil edilir. Borçlandırma iç ve dış borçlar aracılığıyla yapılır. Ülkelere borçların rahatlıkla ödenip ödenmeyeceği konusunda notlar verilir ve bu notlara göre verile­cek kredilere faiz uygulanır.

Devletlerin iç borçlarının önemli bir bölümü de yabancılar tarafından verilir. Buna sıcak para denili­yor. Dış borçların çok önemli bölümü de yabancılar tarafından karşılanır.

Borç vermede kullanılan “hard currency”, geliş­miş ülke merkez bankaları tarafından basılmış para­lardır. Gerçekte, baskı masrafı dışında bir gideri yoktur. Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları ve ticari bankaları rezerv adını verdikleri “hard cur-rency”lerini gelişmiş ülke bankalarında tutar. Sonuç olarak, her ülkeye aslında kendi parası borç verilir. Alınan borcun çoğu da borcu veren yabancı ülkeden mal almakta kullanılır. Böylece, alınan borç vadesi beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tek­rar borç olarak verilir. Merkez bankaları iç ve dış ta­lepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratırlar. Yani, talep kadar basılan para enflasyon yaratmaz. Ancak, dış talep kadar karşılıksız “hard currency” basan gelişmiş ülke merkez bankaları, para bastıkla­rı halde enflasyona neden olmazlar.

Talebin üstünde para basarak yaratılan enflasyon, bir çeşit vergidir ve toplumu fakirleştirir.

Enflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koru­yacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar gelirli halkın sırtına biner. Zenginlerin aldıkları ted­birler arasında, paralarına yüksek reel faizler almak, servetlerinin bir bölümünü yurtdışında tutmak, enf­lasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardır.”

Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yap­malarına rağmen refah düzeyini arttıramamaktadırlar.

Ancak kendi parasını o ülkenin yerli parasının yerine devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi re­fah seviyelerini arttırmaktadırlar.

Gelişmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalışa­rak işin cefasını çekerken, bu üretimin karşılığı senyo-raj geliri elde eden gelişmiş ülkeler işin sefasını sür­mektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler piyasalarının ihtiyaç duyduğu parayı dışardan faizle temin ederler.

Bir ülkenin kendi Merkez bankasında başka bir ül­kenin parasını bulundurması veya kendi topraklarında dolaşıma sunması o ülkeyi finanse etmesi demektir.

Yazı kaynağı : www.kamufinans.com

Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında

Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.

kim kimdir ne zaman nasıl nelerdir nedir ne işe yarar tüm bilgiler
dünyadan ilginç ve değişik haberler en garip haberler burada
enteresan haberler

Yorum yapın