kamuda başörtüsü yasağı ne zaman kalktı bilgi90’dan bulabilirsiniz
Türkiye’de başörtüsü yasağı
Türkiye’de başörtüsü yasağı, başta üniversite öğrencilerine yönelik olmak üzere bütün kamu ve bazı özel kurumlarda kadın çalışanlara uygulanan başörtü yasağı ile bu yasağın sosyal ve siyasal etkileri etrafında yaşanan sorun. Siyasal İslam‘ın simgesi olduğu iddia edilen başörtüsünü kamusal alanda yasaklayan mahkeme kararları ve bu kararların başörtüsü dışında da başörtüsü tiplerine uygulanması, bu sorunun temelini oluşturmaktaydı.
12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında çıkarılan ve yaklaşık 31 yıldır yürürlükte kalmış olan “Kamuda Kılık Kıyafet Yönetmeliği” nedeniyle kadınlar kamu kurumlarında başörtüleriyle çalışamadı.[1][2]
Başörtüsü yasağı, (kamu veya özel) ilk ve ortaöğretim okullarında[3] ve (kamu veya özel) üniversitelerde herkes için geçerliydi.[4] Mahkemeler, devlet daireleri ve diğer resmî kurumlarda öğrenciler, işçiler ve kamu görevlileri için geçerliydi. Ancak ilk ve ortaöğretim okullarında ve bazı üniversitelerde okula ziyaretçi ya da veli olarak gelenler için sorun yoktu.
Kamu kurumlarında ise çalışanlara uygulanan bu yasak hizmet alanlar için geçerli değildi. Benzer şekilde mahkemelerde yasak sadece yargıçlar, avukatlar, hukukçular ve diğer işçileri kapsardı. Askerî kurumlarda ise bu yasak en geniş şekliyle uygulanırdı ve kullanılan örtü belli standartları (başörtüsü alttan bağlanmalıydı ve üstten biraz saç görünmeliydi) sağlamadığı müddetçe ziyaretçi ya da veli olarak gelenler için başörtüsü yasaktı.
Kimlik, sürücü belgesi ve pasaport gibi resmî belgeler üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraf serbestti. Ancak üniversite kayıt belgeleri ve kimliği gibi resmî belgeler ile kamu çalışanlarının kimlikleri üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraf yasaktı. Bu fotoğraflarda saçlar açık olmalı ve boyun görünmeliydi.
Türkiye’de bu yasakların özellikle üniversite öğrencilerine yönelik de uygulanması çok yoğun ve tartışmalı olmuştur. Bu yasak lehine olanlar ve karşı çıkanlar arasındaki tartışmada sosyal demokrat Cumhuriyet Halk Partisi ve bazı siyasi partiler laiklik adına bu yasağı savunurken Anavatan Partisi, Refah Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi muhafazakâr, İslamcı veya milliyetçi siyasi partiler ise bunu bir dinî inanç adına savunmuşlardır. Başörtüsü yasağı, 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’deki feministler arasında da hem bir mücadele hem de çatışma ve tartışma konusu olmuş; kimi feministler ergin kadınların ifade özgürlüğü ve özneleşmesi kapsamında başörtüsü yasağına karşı çıkarken bazı Atatürkçü feministler başörtüsü yasağını desteklemişlerdir.[5][6][7][8]
Arka plan[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğunda laik bir cumhuriyet tanımı yoktur, hatta dönemin anayasasında devletin dininin İslam olduğu ibaresi mevcuttur.[9] 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu ibaresi kaldırıldı[10] ancak laiklik ibaresine yer verilmedi. 1924 Anayasası‘nın 2. maddesinde devletin dininin İslam olduğu belirtildi: “Türkiye Devletinin dini, din-i İslam’dır, resmi lisanı Türkçedir.” Hilafetin Anayasa’dan önce kaldırılmış bulunmasına, Anayasa’nın kendisinin de laik olmasına karşın, koşullar böyle bir kuralın Anayasa’da yer almasını gerektirdi. Kuralın Anayasa’nın 2. maddesinden çıkartılması ancak 10 Nisan 1928’de yapılan Anayasa değişikliği ile gerçekleştirilebildi. 5 Şubat 1937’de yapılan değişiklikle, 2. maddeye, devletin temel nitelikleri olarak Cumhuriyet Halk Partisi‘nin programında yer alan altı ok, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır” biçiminde girdi.[11] 1961 Anayasası‘nın 2. maddesinde şu tanım yer aldı: “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve ‘Başlangıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.“[12]
Erken Cumhuriyet döneminde başörtüsü hiçbir zaman yasaklanmadı. 1960’ların sonu ve 1970’lerin başında, başörtüsü giyen üniversite öğrencisi sayısında önemli ölçüde artma oldu.[13] 1984 yılına kadar seyrek olaylar yaşansa da başörtüsü genel bir sorun olmadı. 1984 yılında, üniversitelerde başörtüsü yasağı yürürlüğe girdi ama 1980’ler ve 1990’lar boyunca, yasağın uygulanması yaygın değildi ve çok sayıda öğrenci mezun oldu.[13]
Türban ve başörtüsü kavramları[değiştir | kaynağı değiştir]
Anadolu’da başörtüsünün yemeni, eşarp, tülbent, yazma, çarşaf ve türban gibi çeşitleri bazı kadınlar tarafından kullanılmaktadır. Bu örtüler birbirinden kullanılan kumaşın şekli, deseni, boyutu ve bağlama biçimi gibi çeşitli açılardan ayrılır. Bu yöresel farklılıklar Türkiye’de başörtüsü maddesinde daha ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Bir kadın giysisi olarak türban ise ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan özel bir tür başörtüsüdür.[14] Genellikle renkli desenli ve ipek kumaştan yapılan türban, eşarba göre biraz daha büyük boyutludur ve şeffaf değildir. Türban saçın görünmesini engelleyecek şekilde takılan pamuklu kumaştan bir bonenin üzerinden bağlanır. Geleneksel başörtüsünden farklı olarak türban, çok sayıda toplu iğne ile sabitlenir. Türbanın bağlanma şeklinin geleneksel başörtüsünden ayrılan en önemli özelliği, “saçın tek bir telinin bile gözükmemesine” dikkat edilmesidir.
Kavram tartışması[değiştir | kaynağı değiştir]
1960’lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan, 1980’li ve 1990’lı yıllarda ise yaygınlaşan, genellikle renkli, ipek ve geleneksel başörtüsünden farklı olarak kendine özgü bağlama şekli olan başörtüsüne “türban” denmekte ve bazı kesimler tarafından siyasi giyim tarzının bir öğesi olarak kabul edilmektedir.
1984’te YÖK yükseköğrenim kurumlarında “başörtüsü” kullanımını yasaklarken, “modern bir şekilde, türban” kullanılmasına izin vermiştir. (Bu izin Danıştay 8. Dairesi’nin 1984’te verdiği karar ile iptal edilmiştir.)[15] Bu izin ve karar “türban” ile “başörtüsü” kavram tartışmasını da başlatmıştır.
Taraf gazetesi yazarı Ayşe Hür, Kemalist kesimin türbanı kavramsal olarak geleneksel başörtüsünden ayırmak suretiyle genel olarak örtünmeye karşı verdikleri mücadelede hedef daralttıklarını ve sert politikaları için meşruiyet sağladıklarını iddia etmişti.[15]
İstanbul Bilgi Üniversitesi‘nden Murat Aksoy ise, “Başörtüsü-türban: Batılılaşma-modernleşme, laiklik ve örtünme” adlı tezinde bu kavram tartışmasına şu şekilde değinmektedir: “Laiklik duyarlılığı” olanlar açısından tartışma “türban” adıyla sürdürülmekte, türbanın “siyasî simge” olduğu ve bunu takanların “laik cumhuriyet rejimini” değiştirmeyi hedefledikleri ifade edilmektedir. İkinci pozisyonu temsil eden “İslamî” kesimde ise tartışma unsuruna “başörtüsü” adı verilmekte, bunun “dinî bir vecibe” olduğu ve başörtüsü kullanmanın “din ve vicdan özgürlüğü” ile yasal güvenceye alındığı ifade edilmektedir. Bu iki pozisyon birbiriyle üç başlıkta karşılaştırılabilir[13]:
Yukarıdaki sınıflamaya aykırı olarak Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal 9 Şubat 2005 tarihinde “Türbana özgürlük”[16] adlı bir yazı kaleme almıştır. Ancak okuyucularından gelen tepkiler üzerine bir sonraki yazısında şöyle bir not düşmüştür: “Bazı okuyucular türban kelimesini kullanmama tepki gösteriyor. Türban veya başörtüsü, murad edilen aynı değil mi? Kelime tercihi önemsiz.”[17]
Kronoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
2008 Anayasa değişikliği girişimi[değiştir | kaynağı değiştir]
Recep Tayyip Erdoğan‘ın başbakanlığını yaptığı 59 ve 60. Hükümet dönemlerinde, bu konuda açıklamalar oldu. Erdoğan, daha önce pek çok kez dile getirdiği siyâsî simge kabul edilse bile bu yasağın kaldırılmasını isteğini, 2008’in Ocak ayında İspanya‘ya yaptığı ziyarette belirtti.[21] Bunun üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi kurmayları bir araya gelerek, iki haftadan kısa bir sürede, Anayasa değişikliği tasarısı hazırladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde Şubat ayının başında görüşülen bu değişiklik kabul edildi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün önüne geldi.[22]
Anayasa’nın 10. maddesinin son fıkrasına “… ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresini, 42. maddesine de “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” fıkrasını ekleyen değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti milletvekilleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi‘ne, anayasa değişikliğinin “iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması” için başvurdu.
Davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi, 5 Haziran 2008 tarihinde, yapılan anayasa değişikliği için iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını verdi. Anayasa Mahkemesi “9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun’un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa’nın 2., 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur.” açıklamasını yaparak, kararında Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine ve Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.[22]
Kronoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
Üniversitelerde kılık kıyafeti düzenleyen kararlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Üniversitelerde öğrencilerin genel görünüş, giyiniş ve davranışlarını belirleyen aşağıdaki maddelerden bazılarının başörtüsü yasağının da yasal dayanağını oluşturduğu iddia edilmektedir.[25]
Uluslararası[değiştir | kaynağı değiştir]
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya bakışı[değiştir | kaynağı değiştir]
AİHM, konuya ilişkin üç karar vermiştir. Bunlar Karaduman, Bulut ve Şahin kararları olmuş, mahkeme Türkiye’de başörtüsü yasağı hakkında Türk makamlarının daha doğru bir değerlendirmede bulunacağını hükmetmiştir. AİHM’nin davalara ilişkin karar ve yorumları, dönemin Türk makamlarının karar ve yorumlarıyla paralel olmuş, başörtüsü yasağı AİHM kararlarında inanç özgürlüğüne aykırı bulunmamıştır.[26][27]
Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]
Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]
Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org
dünden bugüne başörtüsü yasağı
eğitim kurumlarındaki törenlere alınmayan başörtülü öğrenciler, üniversite kapılarında kurulan ikna odaları, tsk’nın konuya yaklaşımı, meclise başörtüsüyle giren merve kavakçı’nın protesto edilmesi yakın siyasi tarihimizde hafızalarda yer edinen tartışma konuları oldu.
fazilet partisi istanbul milletvekili merve kavakçı’nın protesto edildiği 2 mayıs 1999’un üzerinden bugün 18 yıl geçti.
tbmm’deki yemin töreni sırasında dönemin başbakanı bülent ecevit, “burası devlete meydan okunacak yer değildir. lütfen bu hanıma haddini bildiriniz” demiş, milletvekillerinin alkış ve sloganlarla tepki gösterdiği kavakçı, andını okuyamadan genel kurul salonundan çıkartılmıştı.
merve kavakçı, abd vatandaşı olduğunu bildirmediği için 1999’da bakanlar kurulu kararıyla türk vatandaşlığından çıkarıldı.
ak parti’nin ilk iktidar döneminde, cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer’in çankaya köşkü’nde düzenlenen resepsiyonlar için milletvekillerine gönderdiği eşsiz davetiyeler, kamusal alandaki başörtüsü yasağının en üst seviyedeki simgelerinden biriydi. 2007 yılında abdullah gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi öncesi en çok gündeme gelen başlıklardan birisi de başörtülü birisinin (eşi hayrünnisa gül) köşk’te “first lady” olacak olmasıydı.
30 kasım 2007’de lise öğrencisi tevhide kütük, ödül töreninde başörtülü olduğu için kozan kaymakamı ve garnizon komutanı tarafından kürsüden indirildi. dönemin başbakanı erdoğan, aileye telefon açarak, “üzülmeyin. bu haksızlıklar bir gün mutlaka bitecek” dedi.
başörtüsü, 2008 yılındaki anayasa değişikliğiyle yeniden meclis gündemindeydi. erdoğan, “velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? simgelere bir yasak getirebilir misiniz?” açıklamasında bulundu. bu açıklamayla “velev ki” sözü türkiye siyasi literatürüne girmiş oldu.
hürriyet gazetesi bu dönemde attığı manşetle tepki topladı. gazete, 10 şubat 2008 tarihinde “411 el kaosa kalktı” manşetiyle yayına çıktı.
anayasa değişikliği, mhp’nin de desteğiyle meclis’ten geçti. kamuda başörtüsüne serbesti sağlayan yasa değişikliği chp ve dsp milletvekillerince anayasa mahkemesi’ne taşındı. mahkeme, haziran 2008’de anayasa değişikliğini iptal etti ve yürürlüğünü durdurdu.
2013 yılı ekim ayında demokratikleşme paketi kapsamında kamuda başörtüsü serbest bırakıldı. yasak, 2015 yılı haziran ayında hakim ve savcılar için; 2016 yılı ağustos ayında polisler için ve şubat 2017’de tsk mensupları için de kaldırıldı.
başörtülü kadın vekiller, mecliste ilk kez 2013 ekim’inde, 24. dönemde parlamentoda yer aldı. ak partili 4 kadın milletvekili sevde bayazıt kaçar, gönül bekin şahkulubey, nurcan dalbudak ve gülay samancı, tbmm genel kurulu’na başörtüsüyle katıldı.
7 haziran 2015 seçimlerinde 21, 1 kasım 2015 seçimlerinde ise 20 başörtülü milletvekili meclise girdi.
Yazı kaynağı : 140journos.com
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.
kim kimdir ne zaman nasıl nelerdir nedir ne işe yarar tüm bilgiler
dünyadan ilginç ve değişik haberler en garip haberler burada
enteresan haberler