bir yerin denizlerden uzak olması durumuna denir bilgi90’dan bulabilirsiniz
Epirojenez Nedir, Özellikleri Nelerdir? Epirojenez Nasıl Oluşur? Epirojenez Örnekleri Ve Nedenleri
Epirojenez anlam bakımından kıta oluşumu demektir. Kara parçalarında ve denizde meydana gelen yükselme ya da alçalma gibi durumlar epirejenez olarak adlandırılır. Bir başka tanıma göre ise, yer kabuğunun büyük bir bölümde yaylanma ortaya çıkarması durumudur.
Epirojenez Nedir?
Epirojenez, farklı bir yoğunlukta olan yer kabuğu manto üzerinde dengeli bir şekilde durur. Bu durum izostazi olarak da bilinir. Denge durumu ise, izostatik denge ismi ile bilinir. Epirojenezin ortaya çıkabilmesi için bir yerdeki izostatik dengesinde bozulma meydana gelmelidir. Epirojenez, ‘kıta oluşumu’ olarak da bilinen kara ve denizlerde düşey doğrultudaki alçalma ve yükselme hareketleridir. Epirojenez, başka bir ifade ile yer kabuğunun geniş alanlı yaylanma hareketine denir.
Epirojenez Özellikleri Nelerdir?
Epirojenez durumunun oluşması için tabakaların durumlarında herhangi bir bozulmanın ortaya çıkması gerekir. Uzak bölgelerde yükselme ve alçalma hareketlerinin ortaya çıkması ile epirojenez meydana gelir. Bu durum yer kabuğunun yaylanması olarak da tanımlanabilir.
Epirojenez durumunun meydana gelmesi için bir yerdeki izostatik dengesinde bozulma ortaya çıkması gerekir. Bu bozulmaların meydana gelebilmesi için aradan çok uzun bir zaman geçmesi gerekiyor. İzostatik dengenin bozulmasına şu durumlar neden olur;
Deniz çukurlarında tortu oluşumunun fazla olması
İklimlerde meydana gelen değişimler
Deniz çukurlarında tortu oluşumunun fazla olması
Yeni bir dağ oluşumu ortaya çıkması
Engebeli olan yerlerdeki yüksek bölümlerin çok fazla aşınması
Epirojenez Nasıl Oluşur?
Yer kabuğu üzerinde meydana gelen geniş çaplı alçalma ve yükselme doğal hareketlerine epirojenez ismi verilir. Bir bölgede epirojenik hareketlerin ortaya çıkabilmesi için izostatik dengenin bozulması gerekir. Epirojenez, yer yüzünü en uzun süre içinde şekillendiren iç kuvvettir.
Deniz ilerlemesinin yaşandığı bir yerde akar suyun ağız kısmı deniz suları altında kalır. Akar suyun enerji potansiyeli de bu sayede azalır. Bunun sonucunda biriktirme yapar. Deniz gerilemesi var ise, akar suyun yatak eğimi giderek artar ve suyun aşındırma gücü de artar. Eğer bir yerde akarsu vadisi deniz içinde de ilerliyorsa deniz ilerlemesi meydana gelir.
Kıyı şekilleri yüksekte ya da kara içlerinde kalmış ise, deniz gerilemesi meydana gelir. Epirojenezde tabakaların durumunda bozulma olmaz. Doğanın değişimleri bu yer hareketleri ile ortaya çıkar. Çok uzun yıllar boyunca devam eden epirojenez sonucunda bazı bölgeler yükselirken bazı bölgeler sular altında kalabiliyor. Bu da yeni yerleşim yerlerinin ortaya çıkmasını ve bazı yerlerin de yok olmasına neden oluyor.
Epirojenez Örnekleri ve Nedenleri
Epirojenez oluşumu için Botni Körfezi örnek gösterilebilir. Burada 275 metrelik bir yükselme meydana gelmiştir. Yapılan araştırmalar sonucunda ise, çevrede her yıl bir santimetrelik bir yüksekliğin ortaya çıktığı tespit ediliyor. Burada karaların yükselmesinin yanında deniz seviyesinde azalma da meydana gelir.
Deniz seviyesinin çekilerek karanın öne çıkması ise, regresyon adını alır. Bu gibi bir durumda eski kıyılar yüksek bir yerde kaldığı için kıyı şekillerinin oluşumunu sağlanır. Türkiye’de epirojenez sonucunda , Anadolu yarım adası yukarı doğru yükselirken çevresinde bulunan Akdeniz, Karadeniz çanakları, Ege ile Ergene havzası çöker. Dünya üzerinde ise, İskandinavya yarımadası gittikçe yükselirken Hollanda ve Almanya da gittikçe çöker. Epirojenez sonucunda;
Jeoantiklinal (kıta) ve jeosenklinal (okyanus) ortaya çıkar.
2)Deniz ilerlemesi (transgrasyon) ve deniz gerilemesi (regrasyon) meydana gelir.
Yazı kaynağı : www.hurriyet.com.tr
Türkiye iklimi
Türkiye, iklim kuşaklarından ılıman kuşak ile subtropikal kuşak arasında yer alır. Türkiye’nin coğrafî konumu ve yer şekilleri sonucunda ikliminin, farklı özellikte iklim tiplerinin oluşmasına yol açmıştır. Kıyı bölgelerinde denizlerin etkisiyle daha ılıman iklim özellikleri görülür. Dağların yüksekliği ve uzanışı deniz etkilerinin iç kesimlere ulaşmasını engeller. Bu nedenle iç kesimlerinde karasal iklim özellikleri görülür.
Türkiye’nin iklim tipleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye’de belli başlı üç ana iklim tipine rastlanır.[1][2] Bunlar:
Karasal iklim[değiştir | kaynağı değiştir]
Bu iklim tipi, İç Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘nin büyük bir kısmı ve Trakya‘nın iç kısımlarında görülür. Bitki örtüsü bozkırdır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır.
Kışlar, bölgenin doğusunda daha fazla olmak kaydıyla soğuk, yazlar biraz sıcaktır. En soğuk ay -0,7 °C ile Ocak, en sıcak ay 22 °C ile Temmuz’dur. Yıllık ortalama yağış miktarı 413,8 mm; yıllık ortalama sıcaklık 10,8 °C’dir. Yaz mevsiminin yağış oranı %14,7; en yağışlı mevsim ilkbahardır. Ortalama yıllık bağıl nem %63,7’dir. Bölgede doğal bitki örtüsü alçaklarda bozkır, yükseklerde yağışın artmasına bağlı olarak kurakçıl meşe ormanlarıdır.
Yazlar kısa ve serin, kışlar soğuk ve uzundur. Kışın yağışlar kar şeklindedir ve çokça don olayı görülür. Alçak alanlarda yazlar biraz sıcaktır. Ocak ayı ortalama sıcaklığı -4,2 °C; Temmuz ortalaması 24,2 °C’dir. Yıllık yağış ortalaması 579 mm; yıllık ortalama sıcaklık 10,2 °C’dir. Yağışın çoğu ilkbahar ve yaz düşer, yaz yağış oranı %20,8’tir. Ortalama yıllık bağıl nem %50,2’dir.
Doğal bitki toplulukları alçaklarda bozkır, daha yüksek alanlarda kuru orman, en yüksek yerlerde alpin çayırlar görülür.
Yaz mevsimi çok sıcak, kışlar nadir soğuk geçer. Yıllık ortalama sıcaklık 16,4 °C; Ocak ayı ortalaması 3,7 °C; Temmuz ayı ortalaması 29,8 °C’dir. 565 mm’lik yıllık ortalama yağışın çoğu kış ve ilkbaharda düşer. Yaz yağışlarının oranı %2,6’dır. Yıllık bağıl nem ortalaması düşüktür: %53,6. Düşük bağıl nem ve sıcak yaz mevsimi kuraklığın şiddetini artırmaktadır. Bitki örtüsünü zayıf bozkırlar ve kurakçıl çalılar oluşturur.
Yaz mevsimi sıcak, kışlar soğuk geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması 13,2 °C, Ocak ayı ortalaması 2,8 °C; Temmuz ayı ortalaması 23,9 °C’dir. Yağışın çoğunluğu ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde düşer. Yıllık ortalama yağış 559 mm’dir. Yaz yağışlarının oranı %17,6; yıllık ortalama bağıl nem %69’dur. Bitki örtüsü kurakçıl orman ve antropojen bozkırdır.
Akdeniz iklimi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bu iklim tipi, Akdeniz, Ege ve güney Marmara’da görülür. Ancak Marmara’da görülen Akdeniz ikliminin özellikleri daha serttir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Turunçgillerin tarımı için elverişlidir. Güney enlemlerde görüldüğünden don olayı ve kar yağışı kıyı kuşağında ender görülür. Torosların yükseklerinde kışlar kar yağışlı ve soğuktur. En soğuk ay 6,4 °C ortalama ile Ocak ayı, en sıcak ay 26,8 °C ortalama ile Temmuz ayıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 16,3 °C’dir. En yağışlı mevsim kış, yıllık yağış ortalaması 725,9 mm’dir. Sıcak olan yaz mevsimi aynı zamanda kuraktır, yağışın %5,7’si bu mevsimde düşer. Yıllık bağıl nem ortalaması %63,2’dir.
Bitki örtüsü doğal alanlarda kızılçam, ormanın tahrip edildiği alanlarda makidir. Genellikle 0-800 metreler arası maki hakimdir. Yüksek alanlarda karaçam, köknar ve sedir ağaçları hakimdir.
Karadeniz iklimi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bu iklim tipi, Karadeniz kıyıları ve kuzey Marmara‘da görülür. Her mevsim yağışlıdır. Yazlar serin, kışları kıyılarda ılık, yükseklerde soğuk ve kar yağışlıdır. Yağış yıla dağılmıştır, kurak mevsim görülmez. En soğuk ay Ocak (4,2 °C), en sıcak ay Temmuz (22,2 °C) ayıdır. Yıllık sıcaklık ortalaması 13,0 °C’dir. Yıllık yağış ortalaması 842,6 mm’dir. Yıllık bağıl nem ortalaması %71; yaz yağışlarının oranı %19,4’tür.
Bitki örtüsü kıyılarda geniş yapraklı, kışın yaprak döken, nemcil türlerden (kayın, gürgen, kestane, kızılağaç vb.) oluşan Orman, yükseklerde, nemli soğuk şartlara uymuş iğne yapraklılar hakimdir.
Marmara (geçiş) iklimi[değiştir | kaynağı değiştir]
Marmara Bölgesi‘nin Kuzey Ege’yi de içine alacak şekilde güney kesiminde görülür. Kışları Akdeniz iklimi kadar ılık, yazları Karadeniz iklimi kadar yağışlı değildir. Karasal iklim kadar kışı soğuk, yazı da kurak geçmemektedir. Bu özelliklerden dolayı Marmara iklimi, karasal Karadeniz ve Akdeniz iklimleri arasında bir geçiş özelliği göstermektedir. Buna bağlı olarak doğal bitki örtüsünü alçak kesimlerde Akdeniz kökenli bitkiler, yüksek kesimlerde kuzeye bakan yamaçlarda Karadeniz bitki topluluğu özelliğindeki nemli ormanlar oluşturmaktadır. Soğuk ay olan Ocak ayı ortalama sıcaklığı 4,9 °C, sıcak ay olan Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 23,7 °C, yıllık ortalama sıcaklık 14,0 °C dir. Ortalama yıllık toplam yağış 595,2 mm’dir ve yağışların çoğu kış mevsiminde düşer. Yaz yağışlarının yıllık toplam içindeki payı %11,7’dir. Yıllık ortalama nispi nem %73’tür.
Bölgelerin ortalama iklim değerleri[değiştir | kaynağı değiştir]
İklimi etkileyen hava kütleleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye ikliminin oluşmasında çevreden Anadolu’ya doğru gelen hava kütlelerinin özellikleri önemlidir. Bu hava kütleleri Türkiye’de hava durumunu ve uzun zamanda iklimi belirler. Kış mevsiminde kutupsal, yaz mevsiminde tropikal hava kütleleri hakimdir.[1][2]
Köppen sınıflandırmasına göre iklim tipleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Köppen iklim sınıflandırması dünyada en çok kullanılan iklim sınıflandırmasıdır. Bu iklim tiplerinden B (kurak), C (kışları ılıman nemli orta enlem) ve D (kışları soğuk, nemli orta enlem) harfleri ile gösterilen iklimler Türkiye’de yaygındır. Bu iklim tiplerinin 10 alt türü ülkede görülür. Ülkede A (nemli tropikal) ve E (polar) iklimler görülmez.[4]
Kurak iklim (B), İç Anadolu’nun geniş kısmı, Orta Karadeniz ve Batı Torosların iç kesimleri, Orta Fırat bölümünün bir kısmı (güneydoğu Anadolu), Yukarı Fırat bölümünün (doğu Anadolu) güneyinde, Iğdır çevresinde yaygındır. Denizden uzak alanlarda yazlar sıcak ve kurak, kışlar kuru soğuktur. Ortalama yağış 332 mm, ortalama sıcaklık 12,4 °C’dir.[4]
Orta enlem kışları ılıman nemli iklimi (C), Güneydoğu Anadolu’nun büyük kısmı ile kıyı bölgelerinde yaygındır. Orta Toroslar ve Karadeniz’de dar bir kıyıda, Batı Anadolu’da daha geniş alanlarda etkindir. Ortalama yağış 689 mm, sıcaklık 14,2 °C’dir.[4]
Karasal veya kışları soğuk orta enlemin nemli iklimi (D), Doğu Anadolu’nun tamamı, Güneydoğu ve İç Anadolu’nun dağlık alanlarında, Karadeniz’in iç kısımlarındaki dağlarda, Orta Toroslar Dağları üzerinde görülür. Karasallık ve yıllık sıcaklık farkı en fazla olan iklimdir. Kışlar sert geçer. Yıllık yağış ortalaması 507 mm, ortalama sıcaklık 9,5 °C’dir.[4]
Köppen-Geiger iklim sınıflandırmasına göre Türkiye’de 13 farklı Köppen-Geiger iklim bölgesi bulunmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre Akdeniz kıyıları “ılıman-kurak-sıcak yaza sahip iklim – Csa” sınıfında çıkarken, Konya Bölümü ve Güneydoğu Anadolu’nun güneyi “kurak-sıcak ve soğuk step iklim- Bsh-k” tipinde, Kuzeydoğu Anadolu’da ve Ağrı Dağı’nda ise ET yani tundra sahalardan oluşmaktadır.[5]
Şehirlerin ortalama iklim değerleri[değiştir | kaynağı değiştir]
İklim Grafikleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Bazı illerimize ait sıcaklık ve yağış grafikleri.
Not: Kırmızı çizgi sıcaklığı, mavi çizgi yağışı gösterir. Sarı alan kurak zamanı, mavi taralı alansa yağışı ifade eder.
İklim değişikliği[değiştir | kaynağı değiştir]
Küresel ısınma yüzünden Türkiye’nin bölgelerindeki iklim farklı değişiyor çünkü Türkiye’nin coğrafyası çok çeşitlidir.
Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]
Yazı kaynağı : tr.wikipedia.org
Deprem Nedir?
DEPREMLE �LG�L� TEKN�K
B�LG�LER
G�R�S:
D�nyan�n olu�umundan beri, sismik y�nden aktif bulunan
b�lgelerde depremlerin ard���kl� olarak olu�tu�u ve sonucundan da milyonlarca
insan�n ve bar�naklar�n yok oldu�u bilinmektedir.
Bilindi�i gibi yurdumuz d�nyan�n en etkin deprem
ku�aklar�ndan birinin �zerinde bulunmaktad�r. Ge�mi�te yurdumuzda bir�ok y�k�c�
depremler oldu�u gibi, gelecekte de s�k s�k olu�acak depremlerle b�y�k can ve
mal kayb�na u�rayaca��m�z bir ger�ektir.
Deprem B�lgeleri Haritas�’na g�re, yurdumuzun %92’sinin
deprem b�lgeleri i�erisinde oldu�u, n�fusumuzun %95’inin deprem tehlikesi
alt�nda ya�ad��� ve ayr�ca b�y�k sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlar�m�z�n
%93’�n�n deprem b�lgesinde bulundu�u bilinmektedir.
Son 58 y�l i�erisinde depremlerden, 58.202 vatanda��m�z
hayat�n� kaybetmi�, 122.096 ki�i yaralanm�� ve yakla��k olarak 411.465 bina
y�k�lm�� veya a��r hasar g�rm��t�r. Sonu� olarak denilebilir ki, depremlerden
her y�l ortalama 1.003 vatanda��m�z �lmekte ve 7.094 bina y�k�lmaktad�r.
DEPREM NED�R ?
Yerkabu�u i�indeki k�r�lmalar nedeniyle ani olarak
ortaya ��kan titre�imlerin dalgalar halinde yay�larak ge�tikleri ortamlar� ve
yery�zeyini sarsma olay�na “DEPREM” denir.
Deprem, insan�n hareketsiz kabul etti�i ve g�venle
aya��n� bast��� topra��n da oynayaca��n� ve �zerinde bulunan t�m yap�lar�nda
hasar g�r�p, can kayb�na u�rayacak �ekilde y�k�labileceklerini g�steren bir do�a
olay�d�r.
Depremin nas�l olu�tu�unu, deprem dalgalar�n�n
yeryuvar� i�inde ne �ekilde yay�ld�klar�n�, �l�� aletleri ve y�ntemlerini,
kay�tlar�n de�erlendirilmesini ve deprem ile ilgili di�er konular� inceleyen
bilim dal�na “S�SMOLOJ�” denir.
Yer Kabu�u Hareketinin �ematik Anlat�m�
DEPREM�N OLU� NEDENLER� VE T�RLER�:
D�nyan�n i� yap�s� konusunda, jeolojik ve jeofizik
�al��malar sonucu elde edilen verilerin destekledi�i bir yery�z� modeli
bulunmaktad�r. Bu modele g�re, yerk�renin d�� k�sm�nda yakla��k 70-100
km.kal�nl���nda olu�mu� bir ta�k�re (Litosfer) vard�r. K�talar ve okyanuslar bu
ta�k�rede yer al�r.Litosfer ile �ekirdek aras�nda kalan ve kal�nl��� 2.900 km
olan ku�a�a Manto ad� verilir. Manto’nun alt�ndaki �ekirdegin Nikel-Demir
kar���m�ndan olu�tu�u kabul edilmektedir.Yerin, y�zeyden derine gidildik�e
�s�n�n artt��� bilinmektedir. Enine deprem dalgalar�n�n yerin �ekirde�inde
yay�lamad��� olgusundan giderek �ekirde�in s�v� bir ortam olmas� gerekti�i
sonucuna var�lmaktad�r.
Manto genelde kat� olmakla beraber y�zeyden derine
inildik�e i�inde yerel s�v� ortamlar� bulundurmaktad�r.
Ta�k�re’nin alt�nda Astenosfer denilen yumu�ak �st
Manto bulunmaktad�r.Burada olu�an kuvvetler, �zellikle konveksiyon ak�mlar�
nedeni ile, ta� kabuk par�alanmakta ve bir�ok “Levha”lara b�l�nmektedir. �st
Manto’da olu�an konveksiyon ak�mlar�, radyoaktivite nedeni ile olu�an y�ksek
�s�ya ba�lanmaktad�r. Konveksiyon ak�mlar� yukar�lara y�kseldik�e ta�yuvarda
gerilmelere ve daha sonra da zay�f zonlar�n k�r�lmas�yla levhalar�n olu�mas�na
neden olmaktad�r. Halen 10 kadar b�y�k levha ve �ok say�da k���k levhalar
vard�r. Bu levhalar �zerinde duran k�talarla birlikte, Astenosfer �zerinde sal
gibi y�zmekte olup, birbirlerine g�re insanlar�n hissedemeyece�i bir h�zla
hareket etmektedirler.
Konveksiyon ak�mlar�n�n y�kseldi�i yerlerde levhalar
birbirlerinden uzakla�makta ve buradan ��kan s�cak magmada okyanus ortas�
s�rtlar�n� olu�turmaktad�r. Levhalar�n birbirlerine de�dikleri b�lgelerde
s�rt�nmeler ve s�k��malar olmakta, s�rt�nen levhalardan biri a�a��ya Manto’ya
batmakta ve eriyerek yitme zonlar�n� olu�turmaktad�r. Konveksiyon ak�mlar�n�n
neden oldu�u bu ard���kl� olay tatk�renin alt�nda devam edip gitmektedir.
��te yerkabu�unu olu�turan levhalar�n birbirine
s�rt�nd�kleri, birbirlerini s�k��t�rd�klar�, birbirlerinin �st�ne ��kt�klar� ya
da alt�na girdikleri bu levhalar�n s�n�rlar� d�nyada depremlerin olduklar�
yerler olarak kar��m�za ��kmaktad�r. D�nyada olan depremlerin hemen b�y�k
�o�unlu�u bu levhalar�n birbirlerini zorlad�klar� levha s�n�rlar�nda dar
ku�aklar �zerinde olusmaktad�r.
Yukar�da, yerkabu�unu olu�turan “Levha”lar�n,
Astenosferdeki konveksiyon ak�mlar� nedeniyle hareket halinde olduklar�n� ve bu
nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden a��ld�klar�n� ve bu
olaylar�n meydana geldi�i zonlar�n da deprem b�lgelerini olu�turdu�unu
s�ylemistik.
Birbirlerini iten ya da di�erinin alt�na giren iki
levha aras�nda, harekete engel olan bir s�rt�nme kuvveti vard�r. Bir levhan�n
hareket edebilmesi i�in bu s�rt�nme kuvvetinin giderilmesi gerekir.
�tilmekte olan bir levha ile bir di�er levha aras�nda
s�rt�nme kuvveti a��ld��� zaman bir hareket olu�ur. Bu hareket �ok k�sa bir
zaman biriminde ger�ekle�ir ve �ok niteli�indedir. Sonunda �ok uzaklara kadar
yay�labilen deprem (sars�nt�) dalgalar� ortaya ��kar.Bu dalgalar ge�ti�i
ortamlar� sarsarak ve depremin olu� y�n�nden uzakla�t�k�a enerjisi azalarak
yay�l�r. Bu s�rada yery�z�nde, bazen g�zle g�r�lebilen, kilometrelerce
uzanabilen ve FAY ad� verilen arazi k�r�klar� olu�abilir. Bu k�r�klar bazen
yery�z�nde g�zlenemez, y�zey tabakalar� ile gizlenmi� olabilir. Bazen de eski
bir depremden olu�mu� ve yer�z�ne kadar ��km��, ancak zamanla �rt�lm�� bir fay
yeniden oynayabilir.
Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve “Elastik Geri
Sekme Kuram�” ad� alt�nda anlat�m� 1911 y�l�nda Amerikal� Reid taraf�ndan
yap�lm��t�r ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanm��t�r.
Bu kurama g�re, herhangibir noktada, zamana ba��ml�
olarak, yava� yava� olu�an birim deformasyon birikiminin elastik olarak
depolad��� enerji, kritik bir de�ere eri�ti�inde, fay d�zlemi boyunca var olan
s�rt�nme kuvvetini yenerek, fay �izgisinin her iki taraf�ndaki kaya� bloklar�n�n
birbirine g�reli hareketlerini olu�turmaktad�r. Bu olay ani yer de�i�tirme
hareketidir. Bu ani yer de�i�tirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon
enerjisinin a���a ��kmas�, bo�almas�, di�er bir deyi�le mekanik enerjiye
d�n��mesi ile ve sonu� olarak yer katmanlar�n�n k�r�lma ve y�rt�lma hareketi ile
olmaktad�r.
Asl�nda kayalar�n, �nceden bir birim yerde�i�tirme
birikimine u�ramadan k�r�lmalar� olanaks�zd�r. Bu birim yer de�i�tirme
hareketlerini, hareketsiz g�r�len yerkabu�unda, �st mantoda olu�an konveksiyon
ak�mlar� olu�turmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayan�kl�l�k
g�sterebilmekte ve sonrada k�r�lmaktad�r. ��te bu k�r�lmalar sonucu depremler
olu�maktad�r. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmi� olan
gerilmelerin ve enerjinin bir k�sm� ya da tamam� giderilmi� olmaktad�r.
�o�unlukla bu deprem olay� esnas�nda olu�an faylarda,
elastik geri sekmeler (at�m), fay�n her iki taraf�nda ve ters y�nde
olu�maktad�rlar.
FAYLAR genellikle hareket y�nlerine g�re
isimlendirilirler. Daha �ok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara “Do�rultu
At�ml� Fay”denir. Fay�n olu�turdu�u iki ayr� blokun birbirlerine g�reli olarak
sa�a veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sa� veya sol y�nl�
do�rultulu at�ml� faya bir �rnektir.
D�sey hareketlerle meydana gelen faylara da “Egim
At�ml� Fay”denir. Faylar�n �o�unda hem yatay, hem de d�sey hareket bulunabilir.
DEPREM T�RLER� :
Depremler olu� nedenlerine g�re degi�ik t�rlerde
olabilir. D�nyada olan depremlerin b�y�k bir b�l�m� yukar�da anlat�lan bi�imde
olu�makla birlikte az miktarda da olsa baska do�al nedenlerle de olan deprem
t�rleri bulunmaktad�r. Yukar�da anlat�lan levhalar�n hareketi sonucu olan
depremler genellikle “TEKTON�K” depremler olarak nitelenir ve bu depremler
�o�unlukla levhalar s�n�rlar�nda olusurlar.Yery�z�nde olan depremlerin %90’� bu
gruba girer. T�rkiye’de olan depremler de b�y�k �o�unlukla tektonik
depremlerdir. �kinci tip depremler “VOLKAN�K” depremlerdir. Bunlar volkanlar�n
p�sk�rmesi sonucu olu�urlar.Yerin derinliklerinde ergimi� maddenin yery�z�ne
��k��� s�ras�ndaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda olu�an gazlar�n yapm��
olduklar� patlamalarla bu t�r depremlerin maydana geldi�i bilinmektedir. Bunlar
da yanarda�larla ilgili olduklar�ndan yereldirler ve �nemli zarara neden
olmazlar. Japonya ve �talya’da olusan depremlerin bir k�sm� bu gruba
girmektedir. T�rkiye’de aktif yanarda� olmad��� i�in bu tip depremler
olmamaktad�r.
Bir ba�ka tip depremler de “��K�NT�” depremlerdir.
Bunlar yer alt�ndaki bo�luklar�n (ma�ara), k�m�r ocaklar�nda galerilerin, tuz ve
jipsli arazilerde erime sonucu olu�an bo�luklar� tavan blokunun ��kmesi ile
olu�urlar. Hissedilme alanlar� yerel olup enerjileri azd�r fazla zarar
getirmezler. B�y�k heyelanlar ve g�kten d��en meteorlar�n da k���k sars�nt�lara
neden oldu�u bilinmektedir.
Oda�� deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden
sonra, denizlerde k�y�lara kadar olu�an ve bazen k�y�larda b�y�k hasarlara neden
olan dalgalar olu�ur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin �ok
g�r�ld��� Japonya’da Tsunami’den 1896 y�l�nda 30.000 kisi �lm�st�r.
DEPREM PARAMETRELER� :
Herhangibir deprem olu�tu�unda, bu depremim
tariflenmesi ve anla��labilmesi i�in “DEPREM PARAMETRELER�” olarak tan�mlanan
baz� kavramlardan s�z edilmektedir. A�a��da k�saca bu parametrelerin a��klamas�
yap�lacakt�r.
Odak noktas� yerin i�inde depremin enerjisinin ortaya
��kt��� noktad�r.Bu noktaya odak noktas� veya i� merkez de denir.Ger�ekte ,
enerjinin ortaya ��kt��� bir nokta olmay�p bir aland�r , fakat pratik
uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.
Odak noktas�, d�� merkez ve sismik
deprem dalgalar�n�n yay�l���
Odak noktas�na en yak�n olan yer �zerindeki
noktad�r.Buras� ayn� zamanda depremin en �ok hasar yapt��� veya en kuvvetli
larak hissedildi�i noktad�r.Asl�nda bu , bir noktadan �ok bir aland�r.Depremin
d�� merkez alan� depremin �iddetine ba�l� olarak �e�itli b�y�kl�klerde olabilir.
Bazen b�y�k bir depremin odak noktas�n�n boyutlar� y�zlerce kilometreyle de
belirlenebilir.Bu nedenle “Episantr B�lgesi” ya da “Episantr Alan�” olarak
tan�mlama yap�lmas� ger�e�e daha yak�n bir tan�mlama olacakt�r.
Depremde enerjinin a���a ��kt��� noktan�nyery�z�nden en
k�sa uzakl���, depremin odak derinli�i olarak adland�r�l�r. Depremler odak
derinliklerine g�re s�n�fland�r�labilir.Bu s�n�fland�rma tektonik depremler i�in
ge�erlidir.Yerin 0-60 km.derinli�inde olan depremler s�� deprem olarak
nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan
depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinli�inde olan
depremlerdir.T�rkiye’de olan depremler genellikle s�� depremlerdir ve
derinlikleri 0-60 km.aras�ndad�r.Orta ve derin depremler daha �ok bir levhan�n
bir di�er levhan�n alt�na girdi�i b�lgelerde olur.Derin depremler �ok genis
alanlarda hissedilir , buna kar��l�k yapt�klar� hasar azd�r.S�� depremler ise
dar bir alanda hissedilirken bu alan i�inde �ok b�y�k hasar yapabilirler.
Ayn� �iddetle sars�lan noktalar� birbirine ba�layan
noktalara denir. Bunun tamamlanmas�yla e���ddet haritas� ortaya ��kar. Genelde
kabul edilmi� duruma g�re, e�rilerin olu�turdu�u yani iki e�ri aras�nda kalan
alan, depremlerden etkilenme y�n�yle, �iddet bak�m�ndan s�n�rland�r�lm�� olur.
Bu nedenle depremin �iddeti e��iddet e�rileri �zerine de�il, alan i�erisine
yaz�l�r.
Herhangibir derinlikte olan depremin, yery�z�nde
hissedildi�i bir noktadaki etkisinin �l��s� olarak tan�mlanmaktad�r. Di�er bir
deyi�le depremin �iddeti, onun yap�lar, do�a ve insanlar �zerindeki etkilerinin
bir �l��s�d�r. Bu etki, depremin b�y�kl���, odak derinli�i, uzakl��� yap�lar�n
depreme kar�� g�sterdi�i dayan�kl�l�k dahi de�i�ik olabilmektedir. �iddet
depremin kayna��ndaki b�y�kl��� hakk�nda do�ru bilgi vermemekle beraber, deprem
dolay�s�yla olu�an hasar� yukar�da belirtilen etkenlere ba�l� olarak yans�t�r.
Depremin �iddeti, depremlerin g�zlenen etkileri
sonucunda ve uzun y�llar�n vermi� oldu�u deneyimlere dayan�larak haz�rlanm��
olan “�iddet Cetvelleri”ne g�re de�erlendirilmektedir. Di�er bir deyi�le “Deprem
�iddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canl� ve cans�z her�eyin depreme
g�sterdi�i tepkiyi de�erlendirmektedir. �nceden haz�rlanm�� olan bu cetveller,
her �iddet derecesindeki depremlerin insanlar, yap�lar ve arazi �zerinde meydana
getirece�i etkileri belirlemektedir.
Bir deprem olu�tu�unda, bu depremin herhangibir
noktadaki �iddetini belirlemek i�in, o b�lgede meydana gelen etkiler g�zlenir.
Bu izlenimler �iddet Cetveli’nde hangi �iddet derecesi tan�m�na uygunsa,
depremin �iddeti, o �iddet derecesi olarak de�erlendirilir. �rne�in; depremin
neden oldu�u etkiler, �iddet cetvelinde VIII �iddet olarak tan�mlanan bulgular�
i�eriyorsa, o deprem VIII �iddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem �iddet
Cetvellerinde, �iddetler romen rakam�yla g�sterilmektedir. Bug�n kullan�lan
batl�ca �iddet cetvelleri de�i�tirilmi� “Mercalli Cetveli (MM)” ve
“Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)” �iddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII
�iddet derecesini kapsamaktad�r. Bu cetvellere g�re,�iddeti V ve daha k���k olan
depremler genellikle yap�larda hasar meydana getirmezler ve insanlar�n depremi
hissetme �ekillerine g�re de�erlendirilirler.
VI-XII aras�ndaki �iddetler ise, depremlerin yap�larda
meydana getirdi�i hasar ve arazide olu�turdu�u k�r�lma, yar�lma, heyelan gibi
bulgulara dayan�larak de�erlendirilmektedir.
Deprem s�ras�nda a���a ��kan enerjinin bir �l��s�
olarak tan�mlanmaktad�r. Enerjinin do�rudan do�ruya �l��lmesi olana��
olmad���ndan, Amerika Birle�ik Devletleri’nden Prof.C.Richter taraf�ndan 1930
y�llar�nda bulunan bir y�ntemle depremlerin aletsel bir �l��s� olan “Magnit�d”
tan�mlanm��t�r. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzakl�kta ve sert zemine
yerlestirilmis �zel bir sismografla (2800 b�y�tmeli, �zel periyodu 0.8 saniye ve
%80 s�n�m� olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismograf� ile) kaydedilmi� zemin
hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) �l��len maksimum genli�inin 10
taban�na g�re logaritmas�n� bir depremin “magnit�d�” olarak tan�mlam��t�r.
Bug�ne dek olan depremler istatistik olarak incelendi�inde kaydedilen en b�y�k
magnit�d de�erinin 8.9 oldu�u g�r�lmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve
2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).
Magnit�d, aletsel ve g�zlemsel magnit�d de�erleri olmak
�zere iki gruba ayr�labilmektedir.
Aletsel magnit�d, yukar�da da belitildi�i �zere,
standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve
periyod de�eri ve alet kalibrasyon fonksiyonlar�n�n kullan�lmas� ile yap�lan
hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnit�d de�eri, gerek hacim
dalgalar� ve gerekse y�zey dalgalar�ndan hesaplan�lmaktad�r.
Genel olarak, hacim dalgalar�ndan hesaplanan
magnit�dler (m), ile y�zey dalgalar�ndan hesaplanan ma�nit�dler de (M) ile
g�sterilmektedir. Her iki magnit�d de�erini birbirine d�n��t�recek baz�
ba��nt�lar mevcuttur.
G�zlemsel magnit�d de�eri ise, g�zlemsel inceleme
sonucu elde edilen episantr �iddetinden hesaplanmaktad�r. Ancak, bu t�r
hesaplamalarda, magnit�d-�iddet ba��nt�s�n�n incelenilen b�lgeden b�lgeye
de�i�ti�i de g�z�n�nde tutulmal�d�r.
G�zlemevleri taraf�ndan bildirilen bu depremin
magnit�d� depremin enerjisi hakk�nda fikir vermez. ��nk� deprem s�� veya derin
odakl� olabilir. Magnit�d� ayn� olan iki depremden s�� olan� daha �ok hasar
yaparken, derin olan� daha az hasar yapaca��ndan arada bir fark olacakt�r. Yine
de Richter �l�e�i (magnit�d) depremlerin �zelliklerini saptamada �ok �nemli bir
unsur olmaktad�r.
Depremlerin �iddet ve magnit�dleri aras�nda birtak�m
ampirik ba��nt�lar ��kar�lm��t�r. Bu ba��nt�lardan �iddet ve magnit�d de�erleri
aras�ndaki d�n���mleri a�a��daki gibi verilebilir.
DEPREM�N D��ER �ZELL�KLER� :
Bazen b�y�k bir deprem olmadan �nce k���k sars�nt�lar
olur. Bu k���k sars�nt�lara “�NC� DEPREMLER” denilmektedir. B�y�k bir depremin
olu�undan sonra da belki birka� y�z adet k���k deprem olmaya devam etmektedir.
Bu k���k depremler “ART�I DEPREMLER” olarak isimlendirilir ve b�y�k depremin
olu� an�na g�re bunlar�n �iddetinde ve say�s�nda azal�m g�r�l�r.
DEPREM ��DDET CETVEL� :
�iddet cetvellerinin a��klamas�na ge�meden �nce, burada
kullan�lacak terimlerin belirtilmesine �al���lacakt�r. �zel bir �ekilde depreme
dayan�kl� olarak projelendirilmemi� yap�lar �� tipe ayr�lmaktad�r:
A Tipi : K�rsal konutlar, kerpi� yap�lar, kire�
ya da �amur har�l� moloz ta� yap�lar.
B Tipi : Tu�la yap�lar, yar�m kagir yap�lar,
kesme ta� yap�lar, beton biriket ve hafif prefabrike yap�lar.
C Tipi : Betonarme yap�lar, iyi yap�lm�� ah�ap
yap�lar.
Siddet derecelerinin a��klanmas�nda kullan�lan az, �ok
ve pek�ok deyimleri ortalama bir de�er olarak s�ras�yla, %5, %50 ve %75
oranlar�n� belirlemektedir.
Yap�lardaki hasar ise be� gruba ayr�lm��t�r :
Hafif Hasar : �nce s�va �atlaklar�n�n meydana
gelmesi ve k���k s�va par�alar�n�n d�k�lmesiyle tan�mlan�r.
Orta Hasar : Duvarlarda k���k �atlaklar�n
meydana gelmesi, olduk�a b�y�k s�va par�alar�n�n d�k�lmesi, kiremitlerin
kaymas�, bacalarda �atlaklar�n olu�mas� ve baz� baca par�alar�n�n a�a��ya
d��mesiyle tan�mlan�r.
A��r Hasar : Duvarlarda b�y�k �atlaklar�n
meydana gelmesi ve bacalar�n y�k�lmas�yla tan�mlan�r.
Y�k�nt� : Duvarlar�n yar�lmas�, binalar�n baz�
k�s�mlar�n�n y�k�lmas� ve derzlerle ayr�lm�� k�s�mlar�n�n ba�lant�s�n�
kaybetmesiyle tan�mlan�r.
Fazla Y�k�nt� : Yap�lar�n t�m olarak
y�k�lmas�yla tan�mlan�r.
�iddet �izelgelerinin a��klanmas�nda her �iddet
derecesi �� b�l�me ayr�lm��t�r.
Bunlardan;
a) B�l�m�nde depremin ki�i ve �evre,
b) B�l�m�nde depremin her tipteki yap�lar,
c) B�l�m�nde de depremin arazi �zerindeki etkileri
belirtilmistir.
��DDET, ZEM�N �VMES�,
HIZ VE YAPI T�PLER�NDEK� HASAR ARASINDAK� �L��K�LER
Bilgiler
www.deprem.gov.tr den al�nm�st�r…
Yazı kaynağı : www.koeri.boun.edu.tr
Yorumların yanıtı sitenin aşağı kısmında
Ali : bilmiyorum, keşke arkadaşlar yorumlarda yanıt versinler.
kim kimdir ne zaman nasıl nelerdir nedir ne işe yarar tüm bilgiler
dünyadan ilginç ve değişik haberler en garip haberler burada
enteresan haberler